Gelimli gidimli dünya, sonu ölümlü dünya. Kimler, kimler bu dünyadan gelip geçti. Kervan gibi konup göçtü. Onları ecel alıp, yer gizledi.
Ankara’dan sesleniş
BU DÜNYA GELİMLİ GİDİMLİ
Fani dünya İçinde devamlı kalacağımızı zannederek, ne kadar bağlansak da dünya hayatı fanidir/geçicidir. Dünya hayatı ahiretteki konumumuzu belirleyecek olan imtihan yerinden ibarettir.
Gerçekten de dünya fani. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarız. Hiç bu dünyadan göçüp gitmeyecekmiş gibi…Nedense dünyanın fani olduğunu hiç kabul etmek istemeyiz.
Aslında bunu bilerek yaşasak ne kadar da masumane bir dünya olmaz mıydı? Elbette olurdu. Çok daha masumane bir dünya olurdu şüphesiz. Dünyada hep kalacakmışçasına neden yaşarız onu da hiç anlamam…
Bir gün bizimde toprağa karışacağımızı neden unuturuz ki? Unuturuz ama katıldığımız bir cenazede veya bir tabutu gördüğümüzde anlarız ki bir gün bizlerde yok olup gideceğiz.
Ama nedense yine anlık hatırlarız. Ardından aradan zaman geçince yine her şeyi unutuveririz. Bir gün bizimde yok olacağımızı ve dünyada baki kalmayacağımızı neden anlamayız? Valla her şey boş, iyi ki dünya fani birde baki olsaydı neler yapardık. Her geçen gün farkına vararak veya varmayarak tüketiyoruz ömrümüzü. Kim neye tükettiğinin hesabını göredursun, bunun farkına varmak bile insanoğlu için büyük bir önem arz ediyor şüphesiz.
Her şey boş ve anlamsız! demeyeceğim, aksine her şey o kadar dolu ve anlam yüklü ki biz bunu göremiyoruz, göremediğimiz için, anlayamadığımız için, boş ve anlamsız geliyor. İnsan sadece anlayamadığı şeyin karşısındadır.
Bizim ayakkabımız, kıyafetimiz, evimiz, arabamız ve ne kadar ihtiyacımız olan şey varsa hepsini anlamışızdır, neden var olduklarını anlamışızdır.
Ağzına kadar suyla dolu olan bardağa uzaktan baktığımızda çoğumuz gibi onun boş olduğu kanaatine varırız. Biz de aynen böyle içi dolu olan şeylere uzaktan bakıyoruz. Belki içinde kaybolma korkusundan. Belki de tüm yaşama arzumuzdan, ideallerimizden bizi alıkoyma korkusundan... Yaklaşmıyoruz.
Bak, güneş batıyor görüyor musun? Sana el uzatıyorum, geliyor musun?
Bunun adına din mi diyorlar, felsefe mi diyorlar, psikoloji mi diyorlar, ideoloji mi diyorlar, her ne diyorlarsa desinler, onlar kabullenmiş sadece müzakere ediyorlar.
Biz bu batan dünyadan kurtulmak için makul yol ne ise, kılavuzumuz ne ise, yol arkadaşlarımız kim ise onlara danışıp birleşerek bu batan dünyadan kurtulmamız gerekiyor.
Her devirde, her nesilde kurtuluş yolunu arayanların bir yeri vardır; aradıkları dünya, hayalin ötesinde ve gerçeğin kalbindedir.
Bunlara inanmak biraz zor, şahsım dahi bunları bildiği, gördüğü halde inanmakta zorluk çekiyor, lakin biliyor ki gerçektir.
Hiçbir şey kalıcı değildir şu yalan dünyada.
Ama bıraktığı izler bakidir her zaman. Kimi izler hafızalardan silinirken, kimileri de yüreklerin en güzel köşesine yerleşir. Unutulmaz, hep güzel hatırlanır.
Hoşça kalın Dostça kalın ama gönül kapınızı asla kapatmayın.