Yıllarca vatandaşa “şükretmeyi”, “azla yetinmeyi bilmeyi” öğütleyenler, bugün 18 milyonluk çakarlı arabalara biniyor. İstanbul’un göbeğinde yasak yollara dönüp, adeta hiçbir şeyden çekinmediklerini gözümüze sokuyorlar. Bu çifte standardın ardında yatan sebep ne? Cemaatte “biz” ve “onlar” ayrımı mı var?
Geçtiğimiz günlerde, kamuoyunda "Cübbeli Ahmet" olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü’nün kızı Yüsra Palazoğlu’nun, Beşiktaş’ta çakar tertibatlı lüks arabasıyla hatalı dönüş yaparken çekilen görüntüleri sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Görüntülerde, Palazoğlu’nun trafik kurallarını hiçe sayarak çakarlı lüks aracıyla yasak yola girdiği açıkça görülüyordu. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, olayla ilgili çalışma başlattı ve Yüsra Palazoğlu’na 139 bin 165 TL idari para cezası kesildi. Ancak bu olay kamuoyunda, yalnızca bir trafik ihlali olarak değerlendirilmedi. Bu olayla birlikte siyasal İslam’ın ikiyüzlülüğü bir kez daha gözler önüne serildi.
Cübbeli Ahmet Hoca ise sosyal medyadan gelen tepkilerin ardından yaptığı açıklamada, damadı Esat Palazoğlu’nun “cömert” olduğunu ve hatta “arabasının zekatını bile verdiğini” söyledi. Fakat gerçeklerin, bu söylemlerle taban tabana zıt olduğu kısa zamanda anlaşıldı. Cübbeli Ahmet Hoca'nın damadı Esat Palazoğlu’na ait Filo Oto Kiralama şirketinin, 3 yıl boyunca devlete 1 kuruş bile vergi ödemediği ortaya çıktı. Bu gerçek de, “siyasal İslam temsilcilerinin” fakirliği kutsallaştırırken kendi zenginliğini nasıl gizlediklerinin çarpıcı bir kanıtı olarak önümüze serildi.
Tüm bu olguların dışında, geçmişe şöyle bir baktığımız zaman; Cübbeli Ahmet Hoca'nın, yıllarca kadınların okula gitmesini “günah”, araba kullanmasını ise “kafirlik” olarak nitelendirdiğini görüyoruz. Gariban kız çocuklarının eğitim hakkını elinden alan bu zihniyet, bugün kendi kızını eğitimli, ehliyetli ve hatta çakarlı arabalarla görmekten hiç rahatsız değil. Bu durum, yıllarca vatandaşın din kisvesi adı altında dini duygularının nasıl sömürüldüğünün bir kanıtı değil mi?
Cübbeli Ahmet Hoca ve benzeri figürler, yıllarca fakirliği kutsallaştırıp şahsi servet edinmekten, kız çocularının eğitim hakkını elinden alıp kendi çocuklarını kayırmaktan hiç çekinmediler. Bugün, kanaat etmeyi öğütleyip çakarlı arabalarla trafik kurallarını hiçe sayan, vergi kaçıran ve lüks içinde yaşayan bu figürler, siyasal İslam’ın karanlık yüzünü bir kez daha gözler önüne seriyor.
Charles Darwin’in de dediği gibi: “Seni cennet vaadiyle kandırıp, fakirliğe mahkum edenlerin hayatlarına bir bak, bu dünyada cenneti yaşadıklarını göreceksin.”