Osmanlı Padişahı Çelebi Sultan Mehmet tarafından 1416’da Osmanlı İmparatorluğuna dâhil edilen o günkü Çankırı önce Kütahya’ya bağlı bir Sancak Beyliği olup, Çerkeş ve İskilip kazalarından ibaretti.

İskilip 19. Yüzyılda Çankırı’dan ayrılıp, Çorum’a verilmiş; bazı resmi kayıtlara göre Çankırı’ya bağlı oldukları anlaşılan Tosya ve Kargı bölgesi de Kastamonu’ya ayrılmış, Çankırı yalnız Çerkeş kazası ile kalmıştır.

Osmanlı padişahları Anadolu’da muharebe güzergâhı olarak İzmit, Bolu, Gerede, Çerkeş, Ilgaz, Tosya, Osmancık, Amasya üzerinden geçen doğu istikametindeki şimal yolunu kullanmışlardır. Çankırı, merkezin dışından geçen bu yol nedeniyle bu geçişlerden pek yararlanamamıştır.

Osmanlı padişahlarından 2. Beyazıt’ın torunu şehzade Âlem Şah’ın oğlu Osman Çelebi Çankırı’da sancak beyliği yapmıştır.

1469 yılında Kastamonu valisi olan Fatih’in oğlu Cem Sultan, Orta bucağında Ortaköy ile Kanlıca ve Bastak köylerinin ortasına Büyük bir cami yatırmış, bu cami Cumhuriyet dönemine kadar ayakta kalmıştır.

 

Caminin Cem Sultan tarafından yaptırıldığına dair ferman mevcut olup, yıkılan caminin yerine okul yapılmıştır.

Osmanlılar döneminde Çankırı’da çok sayıda medrese kurulması sayesinde, Çankırı önemli bir din ve ilim merkezi olma özelliğini korumuştur.

Çankırı’da Büyük Cami, İmaret, Alibey, Kirmanoğlu, Karataş, Alacamescit camilerinin etrafında sıralanan medreselerin yanında Yapraklı, Şabanözü, Orta, Kurşunlu, Çerkeş ve Eskipazar’da kurulan medreselerde çok kıymetli din ve ilim adamları yetişmiştir.
 

Kanuni Sultan Süleyman İran seferine giderken Çankırı’da bir eser bırakması için kendisine ricada bulunuldu. Bu ricayı kırmayan padişah yanında götürdüğü Baş Mimar Sinan’ın kalfası olan Mustafa Ağa’yı bu işe memur etti.

Planını Mimar Sinan’ın çizdiği, inşaatına kalfası Mustafa Ağa’nın nezaret ettiği bu caminin yapımı bitse bile Kanuni, seferden dönmeden namaz kılınmamasını emretti!

Caminin yapımı kurban bayramında bitti ve Çankırılılar padişahın emrine uymayıp, bayram namazını bu camide kıldı.

Kanuni Sultan Süleyman seferden Amasya, Çorum, Çankırı, Bolu güzergâhından (1558) dönerken Çankırı’ya uğradı ve caminin ibadete açıldığını görünce çok kızdı ve derhal yıkılmasını emretti. Bunun üzerine caminin kuzeye düşen kısmı yıkılırken, Çankırı halkının ısrarlı ricası üzerine yıkım durdu.

Bu konudaki bir başka rivayette şudur: Kanuni caminin yıkılmasını emredince, yanında bulunan veziri “Padişahım eğer bu camiye bakımı ve tamiri için bir şey vakfetmezseniz ileride zaten kendiliğinden yıkılacaktır… Onun için müsaade buyurunuz da yıkılıncaya kadar istifade edilsin…”  Demiştir. Gerçekten de camiye bu olaydan sonra bakımı ve tamiri için vakfedilen bir şey olmamıştır. Zamanla Çankırılılar caminin etrafına dükkânlar ve medrese yaptırmışlardır.

Osmanlı padişahlarından IV. Murat, muhasiplerinden Silahtar Mustafa Paşa vasıtasıyla Çerkeş’te bir cami yaptırmıştır. Muradiye adıyla anılan bu cami, Abdülhamit döneminde tamir edilmiş, 1944 depreminde yıkılmıştır. Yıkılan caminin biraz yukarısına 1953 yılında yeni bir cami yaptırılmıştır.

IV. Murat’ın emriyle Ilgaz Kurşunlu arasında Eskiahır köyü karşısında Kuruköprü yaptırılmıştır.

1838’de Sultan Abdülmecit zamanında aslen Kurşunlu’nun Dumanlı köyünden olan, İstanbul Haliç’te fırtınalı bir günde saraya mensup hasta bir kadını karşıya geçirmek için gayret gösteren fedakâr kayıkçıyı penceresinden izleyen Padişah Abdülmecit kayıkçıyı huzuruna çağırarak, iyi kalpli kayıkçıdan bir istediği olup olmadığını sorar.

Kayıkçı şu cevabı verir:

Padişahım çok yaşa, ben önce sağlığını isterim. Sonrada bizim köyümüzün gâvurlardan kalan bir gölü var. (Romalıları kastediyor) Bu gölden bütün köy ahalisi ve hayvanlarımız su içerler. Şimdi bu göl su tutmuyor; bunun ve ayrıca da köy camimizin tamirini istiyorum…”

Bunun üzerine Abdülmecit mühendis ve ustalar göndererek, kayıkçının isteğini yerine getirir.

Osmanlı reform hareketlerinin 19. yüzyılda yoğun olarak görüldüğü alanlardan biri de eğitim sistemidir. Maarif-i Umumiye Nezaretinin kurulması ve maarif teşkilatının taşrada yapılanmasıyla eğitimin tabana yayılması hedeflenmiştir. Özellikle Sultan II. Abdülhamid dönemi, devlet-vatandaş iş birliğiyle çok sayıda eğitim yapısının inşasının gerçekleştirildiği bir dönemdir. Ortaöğretimin en önemli unsurlarından olan İdadi Mektebi Çankırı’da da açılmış, Osmanlı taşrasında ve tabiatıyla Çankırı’da bulunan rüşdiye ve idadi gibi okullar o şehirde yaşayan halkın destekleriyle tesis ve tamir edilmişlerdir.

 

Sultan II. Abdülhamit döneminin Çankırı’daki ilk eğitim kurumu olarak inşa edilen Çankırı İdadi-i Mülkiyesi, 1890 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır.

Çankırı’ya en fazla eser kazandıran Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid döneminde yaptırılan Çankırı Hamidiye Gureba Hastanesi 1894 yılında hizmete açılmıştır. İşte o hastanenin günümüze kalan tek fotoğrafı.

İsviçre’de yapılan Çan saati, Sultan II. Abdülhamit tarafından İnebolu yolu ile Çankırı’ya gönderilen son Osmanlı yadigârıdır.

[email protected]