Eskiden kokusuyla mahalleyi saran ekmek, lezzetiyle damağımızda iz bırakan domates artık geçmişte kaldı. Sağlıksız üretim ve hibrit tohumlarla çocuklarımız, gerçek tatları bilmeden büyüyor.

Marketten Toplatılan Ürünler

Marketten ürünler neden toplatılır ki? Ne oldu bize, neden oldu, nasıl bu duruma geldik?

Çocukluk yıllarımızda yediğimiz mercimek çorbasının, yumurtanın, sucuğun, sebze-meyve hatta ekmeğin tadını bile özler olduk. Evet, biz bu lezzetleri hatırlıyoruz ama maalesef yeni nesil bu lezzetlerden bihaber yaşıyorlar.

Ne tuhaf değil mi? Çocuklarımız ne yerse yesin sağlıklı beslenemeyecek ve o eski tatların hazzına varamayacak. Lezzetli olup olmadığını atlasak bile sağlıksız olmaması ne kadar acı.

Yedikleri her lokma sahte, hibrit ve lezzetsiz. Bizim küçüklüğümüzde domates yerken dilimiz yanar, salatalığın kokusu odayı kaplar, ekmek pişerse kokusu mahalleye dağılır ve kan değerlerimiz asla yerlerde olmazdı.

Ne zamandır sağlıksız besleniyoruz? Hadi dönelim o günlere… Kış mevsimi eve domates, yeşil soğan girmezdi hatta üretilmezdi bile. İlkbahara doğru annemin bütün odayı dolduran dürümünün kokusuyla kendimizden geçerdik. Yaz gelmeye başlamış ve domates yeni çıkmış. Yufka ekmeğinin arasına elleriyle parçaladığı domatesi ve yeşil soğanı sarıp odaya girişi hala gözümün önündedir.

O nasıl bir lezzet nasıl bir kokuydu tarif edemem. Şimdilerde burnuma bile değdirsem bu kokuyu alamıyorum. Ne zaman bitti bu koku biliyor musunuz? Her sebze ve meyveye mevsimi dışında ulaştığımızda yani her mevsim her sebze ve meyve alabildiğimiz zamanlarda. Annem ekmek yapardı ama ekmeğin rengi biraz esmerdi. Esmerdi ama daha lezzetli, daha kolay öğütülebilir ve sindirilebilirdi.

Bir gün annem yine ekmek yapacak bir çuval un almış. Diyor ki; “unun rengine bakın ne kadar güzel. Bizim unlar gibi hiç esmer değil.” Çok sevindim sanki unun rengi beyaza dönünce fakirlikten zenginliğe level atlamışız gibi hissettim. Ancak kazın ayağı öyle değilmiş. Annem hamuru yoğururken, açarken nasıl zorlandı anlatamam. En can alıcı noktayı söylüyorum. Ekmekler pişti ve biz beyaz ekmeğe kavuşmanın sevinciyle hemen aldık yemeğe başladık ama o da ne? Ekmek ısırılmıyor, bildiğiniz lastik gibi uzuyor ve ne lezzet var ne çiğneme imkânı. İşte ben o gün bugün eski tadı bulamıyorum. Anlayacağınız o gün bugün bariz şekilde organik beslenmiyor, lezzetli beslenmiyor ve oynanmış gıdalar tüketiyoruz. Artarak da devam ediyor bu sahtecilik.

Dedim ya neden toplatılıyor marketteki bu ürünler diye. Evet, toplatılıyor, gıdamızın orijinalliğiyle oynandığı yetmezmiş gibi daha çok para kazanmak, ürünü artırmak ve insan sağlığını önemsemeden, şimdi de içine sahte hatta kanserojen maddeler koymaya başladılar. Yazık gerçekten çok yazık.

Bu sahtekârlığın, ne Müslüman ülkesi kaldı ne gayrimüslimi kaldı. Dünyanın her yerinde yapılan bu sahtekârlığa üzülüyor, Müslüman bir ülkede olmasına daha çok üzülüyoruz.

Zaten sağlıklı beslenmekten geçtik, topraksız, vitaminsiz, ışıksız üretilmesinden geçtik bari içine zehir katmasalardı, hibrit tohum kullanmasalardı. Ata tohumlarımıza yeniden dönebilsek, yeniden insan olabilsek keşke…

Saygılar, sevgiler, hürmetler…