1523 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle yapımına başlanıp, 1559 yılında tamamlanan Büyük Camimiz; “Camii Kebir, Ulu Camii, Sultan Süleyman Camii” olarak da anılır fakat “Büyük Cami” adıyla bilinir Çankırı’da…
“Buyurdî yapmağa isnâ yılında
Bûnî Sultân Süleymân tâli’u’l-hayr
Münâdî göricek hayriyle hatmin
Dîdî târihini yâ câmi’u’l-hayr” yazılıdır.
Bizim çocukluğumuzda yerli mahsullerin satıldığı Çankırı’nın meşhur Çarşamba Pazarı Büyük Cami etrafında kurulur; şehirde o gün büyük bir hareketlilik ve yoğunluk yaşanırdı. Eskiden Çarşamba gününe “deri günü” denirdi. Büyüklerimizden duyduğumuz: Deri günü kurulan Çankırı pazarının tarihçesinin çok eskilere dayandığıdır.
Yaz aylarında da Büyük Cami’nin arkasındaki boş alana kavun, karpuz sergileri kurulur; sezon üzüm mevsimi bitinceye kadar devam ederdi… Çankırı’da bir yıl görev yapmış olmasına rağmen adı gönüllere kazınan rahmetli Valimiz Mustafa Karaer, Büyük Camimizin çevre düzenlemesiyle güzelleştirdiğiyle hatırlanır.
Büyük Camimizin yapımı ile ilgili çeşitli rivayetler olsa da, bizi ilgilendiren “Bu ecdat yadigârının Osmanlı İmparatorluğunun 10. Padişahı olan, Kanuni Sultan Süleyman’ın şehrimizdeki tek hatırası olduğu…” gerçeğidir.
Çeşitli dönemlerde onarımlar geçirmesi yapının özgün planını etkilemiştir. Yapımından bugüne birçok kez yenileme ve tamirat gören Büyük Cami, bu işlemlerin her birinde orijinalliğini bir parça kaybetmiştir. Bölgede meydana gelen depremde tahrip olan cami, 1884-85 tarihinde gerçekleştirilen köklü onarımla, son cemaat yeri ilavesi ve iç yüzeylerin tezyin edilmesiyle XIX. yüzyıl Osmanlı mimarisinin özelliklerine bürünmüş bir batılılaşma devri eseri kimliğine sahip olmuştur.
Yakın tarihte Büyük Camimizin son tamirat ve yenilemesi 4 yılı aşkın sürmüş; Çankırılılar için adı gibi, manevi kıymeti de büyük olan camimizin 4 Ramazan kapalı olması boyunları bükmüş, tekrar ibadete açılması da sevinçle karşılanmıştı...
Yaşı o günlere yetenler anlatırdı: Büyük Camimizin avlusunda 50’li, 60’lı yıllarda bir havuz vardı. İçinde seyirlik balıkların da bulunduğu havuzdan Belediyenin arazözü su alarak, caddeleri yıkardı. Gençler yaz gecelerinde el ayak çekilince o havuza girerler, neşeli vakitler geçirirlerdi…
Bu havuzun yıkılmasına dair birkaç şehir efsanesi vardır:
- Sarı İsmail namıyla bilinen rahmetli İsmail Yaratılmış ’la gerçekleştirdiğim röportaja bu havuzda konu olmuş, bana“60 İhtilalinden sonra Büyük Caminin avlusundaki bazı eski mezarlarla birlikte bu havuzun da dönemin yetkililerince yıktırıldığını…” ifade etmişti.
- Gece havuz giren çocuklardan birinin boğulma tehlikesi atlattığı söylentisi, cami cemaatini endişe ve paniğe sevk etmiş, havuza giren çocukların başına bir iş geleceği korkusu havuzun yıkılıp ortadan kaldırılmasına yol açmış...
- Ankara Vakıflar Bölge Müdürlüğüne yaptığım bir ziyarette bu konuyla ilgili soruma; yetkililerinin teknik incelemeleri sonucu caminin zeminine havuzdan su sızdığı, bu durumun da cami temeline zarar verdiği tespitiyle havuzun kaldırılmasına karar verildiği…” cevabını almıştım.
Bu havuza ait arşivimde bulunan iki fotoğrafı tarihe not düşmek adına paylaşıyorum. Umarım yetkililer bundan böyle bir yapıyı ortadan kaldırırken, fotoğraflayıp şehrin hafızasına belge bırakmayı unutmazlar!