Yüce Türk milleti, tarihin en kadim sahnelerinde boy göstermiş; adaletiyle mazluma umut, cesaretiyle zalime korku salmış bir milletin adıdır.
Geçmişi boyunca töresine bağlı kaldıkça yükselmiş, bu bağdan uzaklaştıkça zayıflamıştır. Bugün, Türk milletinin en önemli varlığı olan gençlik, aynı köklerinden koparılma tehdidiyle karşı karşıya. Bu tehdidin adı: yozlaşmış Batılılaşma.
Tarihimiz, asırlar boyunca Türk milletinin kendi kültürüne yabancılaşmasının acı örneklerini görmüştür. Özellikle Osmanlı’nın son döneminde yaşanan batılılaşma hevesi, toplumun ruhunu yaralamış ve köklerinden kopmasına sebep olmuştur. Tanzimat döneminde, Türk milletinin köklü değerlerini hiçe sayan zihniyetler, Batı’dan yalnızca maddeyi almakla kalmamış, ruhunu da Batı’ya teslim etmiştir. Bunun en acı örneği eğitim alanında yaşanmıştır. Binlerce yıllık Türk-İslam bilim anlayışı, Avrupa’nın köhne ideolojilerine kurban edilmiştir. Ne yazık ki, kendi öz benliğini terk eden bu millet, batılılaşmayı bir medeniyetin benimsenmesi değil, bir taklitçilik olarak algılamış ve bundan derin yaralar almıştır.
Bilge Kağan, 1290 yıl önce, Orhun Abideleri’nde Türk milletine şu uyarıyı yapmıştır:
“Ey Türk, özüne dön! Özüne dönmezsen, gelinlik kızın cariye, beylik oğlun köle olacaktır.”
Bu söz, tarih boyunca töresiz kalan milletlerin neden yok olduklarının bir hatırlatıcısıdır. Bu bir kehanet değil; töresiz kalan milletlerin kaçınılmaz sonudur.
Bugün, Türk gençliği sosyal medya, popüler kültür ve yozlaşmış ideallerle kuşatılmış durumdadır. Uyuşturucu, kumar ve hazcı yaşam tarzı, gençlerimizi tarihimizden ve millî değerlerimizden koparmaktadır. Bunun yanında, gençlik modernleşmeyi yalnızca Batı’yı taklit etmek olarak algılamakta ve kendi öz benliğine yabancılaşmaktadır.
Bu noktada, Sokrates’e atfedilen şu düşünce, insanlığın bugünkü çıkmazına ışık tutar:
“Kötülük, insanın bilgisizliğinden kaynaklanır.”
Sokrates’e göre, erdem bilgiye dayanır ve kimse bilerek kötülük yapmaz; insanlar, iyiyi bilmedikleri için yanlış davranışlarda bulunurlar. Bu nedenle, erdemli bir yaşam sürmek için bilgi sahibi olmak esastır. Türk milletinin gençliği de ancak bilgiyle ve erdemle bu yozlaşmanın karanlığından kurtulabilir.
Hz. Ömer’in, “Dicle kenarında bir kurt bir kuzuyu yerse, onun hesabı benden sorulur,” sözü gibi, Türk gençliğinin bugün düştüğü bu karanlık uçurumun hesabı da üniversitelerden ve eğitim sistemimizden sorulmalıdır. Gençlerimiz modernleşme adı altında millî benliklerinden koparılmakta ve yozlaşmaya teslim edilmektedir. Bu gaflete dur demek, her birimizin boynunun borcudur.
Peki çözüm nedir? Çözüm, Türk gençliğinin köklerine dönmesindedir. Köklerimiz, yalnızca geçmişi değil, aynı zamanda geleceği de inşa eden sağlam temellerdir. Türk milleti, binlerce yıllık tarihi boyunca kültürünü ve değerlerini koruyarak ayakta kalmıştır. Bugün de gençlerimize bu kültürün aşılanması gerekmektedir. Eğitim sistemimiz, Batılılaşmanın yozlaştırıcı etkilerinden arındırılmalı; Türk milletinin töresi, sanatı ve bilimiyle şekillendirilmelidir. Eğitimde milli bir reform, gençlerimizin kurtuluşunun ilk adımı olacaktır. Somut adımlar arasında, millî kültür değerlerimizin eğitim müfredatına daha güçlü bir şekilde entegre edilmesi ve gençlerin teknolojiyi Türk milletinin değerlerini yaymak için kullanmalarını teşvik etmek bulunmaktadır.
Türk töresi, yalnızca geçmişin bir mirası değildir; o, aynı zamanda geleceğin pusulasıdır. Gençliğimize düşen görev, bu pusulayı yeniden keşfetmek ve onu yol gösterici olarak benimsemektir. Ancak bu şekilde, tarihimizin bize yüklediği sorumluluğu yerine getirebilir ve milletimizin onurunu koruyabiliriz.
Bugün bizlere düşen görev, gençlerimizi uyuşturucu, kumar ve yozlaşmadan uzak tutarak; bilimde, sanatta ve kültürde ilerleyen bireyler olarak yetiştirmektir. Bilmeliyiz ki, bir milletin yükselişi ahlakla, inançla ve kendi öz benliğine olan bağlılığıyla mümkündür. Türk gençliği, bu yolda kararlı bir şekilde ilerlerse, yalnızca kendi geleceğini değil, milletimizin geleceğini de garanti altına alacaktır.
Unutmayalım ki, Türk olmak yalnızca bir kimlik değil, tarihin omuzlarımıza yüklediği büyük bir sorumluluktur. Bu sorumluluk, yalnızca geçmişin şanlı zaferlerine sahip çıkmakla kalmaz; aynı zamanda bu bayrağı geleceğe taşımayı ve Türk milletini dünya milletleri arasında hak ettiği yere ulaştırmayı gerektirir.
“Türk, Türkleştikçe kuvvetlenir; köklere inmeden göklere yükselemeyiz.”
Esenlikler dilerim,
Yunus Emre Kaymak