Türk milletinin binlerce yıllık şanlı tarihi, kahramanlık destanlarıyla doludur.
Bu millet, sayısız zorluğa rağmen eğilmemiş, düşmanlarının karşısında dimdik durmayı bilmiştir. Ancak bugün, milletimizin birlik ve beraberliğine hançer saplayan bir olay yaşanmıştır. Şehitlerimizin kanı pahasına kazanılmış bu vatan topraklarında, milliyetçiliğin bayraktarı olduğunu iddia edenlerin, dün karşısında savaştıkları fikirlerle yan yana durması kabul edilemez. Bu, sadece bir siyasi hata değil, aynı zamanda Türk milletine karşı işlenmiş bir ihanet suçudur.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, Ahmet Türk gibi isimlerle aynı masaya oturması ve Abdullah Öcalan’ın “umut hakkı” gibi bir söylemle yeniden gündeme taşınması, Türk milletinin onuruna vurulmuş bir darbedir. Bu tür adımların “devlet aklı” adı altında savunulması ise milletimizin zekâsına hakaret niteliğindedir. Bu söylem, milletimizin hissettiği öfkeyi bastırmak için kullanılan bir kılıf olmaktan öteye gitmemektedir.
Bu tür ihanetler, tarihimizde ne yazık ki ilk kez yaşanmıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, Batı’nın baskısıyla imzalanan Sevr Anlaşması, bu milletin birlik ruhuna yapılmış en büyük saldırılardan biriydi. Sevr’i imzalayanlar, devleti yaşatacaklarını zannederken, aslında parçalanışını hızlandırmışlardı. Ancak Türk milleti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde bu ihaneti boşa çıkardı ve Kurtuluş Savaşı ile millî onurunu yeniden inşa etti.
Bir diğer örnek, 1915 Çanakkale Zaferi’nden gelir. O dönemde İngiliz ve Fransız güçleri, Türk milletini yok etmek için birleşmişti. Ancak Türk askerleri, hiçbir çıkar uğruna vazgeçilmeyecek bir ruhla, vatan toprağına sahip çıkmışlardı. Bugün aynı ruh, vatanın birliği ve bütünlüğü için yeniden ayağa kalkmalıdır. O gün emperyalistlere “Dur!” diyen milletimiz, bugün de ihanet senaryolarına karşı aynı kararlılığı göstermelidir.
Birliği Zedeleyen Taviz Politikası
Bugün bize "barış" adı altında sunulan bu tavizler, aslında bir teslimiyet manifestosudur. Abdullah Öcalan gibi eli kanlı bir teröristin görüşlerinin kamuoyunda tartışılabilir hale gelmesi, Türk milletinin şehitlerine ve gazilerine yapılmış en büyük saygısızlıktır. Bu adımlar, sadece bölücü unsurları cesaretlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda milletimizin birlik ruhunu da zedeleyecektir.
Birlik ve beraberlik, milletimizin temel direğidir. Ancak birlik, sadece düşmanla aynı masaya oturmakla sağlanamaz. Birlik, milletin ortak değerlerine, şehitlerine ve gazilerine sahip çıkarak korunur. Bugün bu değerler ayaklar altına alınırken, bu durumu alkışlayanlar, Türk milletinin kalbinde kapanması zor yaralar açmaktadır.
Devlet Bahçeli’yi eleştiriden muaf tutmaya çalışanlar, “devlet aklı” kavramını adeta bir zırh gibi kullanmaktadır. Oysa ki gerçek devlet aklı, milletin hislerine sırt çevirmez; aksine, onun hassasiyetlerini gözeterek hareket eder. Şehitlerinin hatırasını unutan, onların kanıyla sulanmış bu toprakları pazarlık masasına taşıyan bir anlayışın, devlet aklıyla bir ilgisi yoktur. Bu anlayış, ancak milletin güvenini ve sadakatini zedeler.
Türk milleti, tarih boyunca nice ihanetlere tanık olmuştur. Ancak her seferinde bu ihanetlerin failleri milletin vicdanında mahkûm edilmiş, hak ettikleri cevabı almışlardır. Bugün de aynı irade ve kararlılıkla bu teslimiyet politikalarına karşı çıkmak, her Türk vatandaşının boynunun borcudur.
Bu topraklarda barış, ancak teröre sıfır taviz politikasıyla sağlanabilir. Türk milleti, şehitlerinin aziz hatırasını hiçe sayanlara asla geçit vermeyecektir. Milletimizin hafızasında kara bir leke olarak kalacak bu olayın sorumluları, tarih önünde hesap vermekten kaçamayacaklardır. Şehitlerimizin kanı üzerinden pazarlık yapanlar bilmelidir ki bu millet, bu oyunlara asla boyun eğmez.
Türk milleti, tarihi boyunca olduğu gibi bugün de onuruyla dimdik ayakta duracaktır. İhanete karşı susmayacak, şerefini koruyarak geleceğe emin adımlarla yürüyecektir! Tanrı Türkü Korusun ve Yüceltsin !
Saygılarımla,
Yunus Emre KAYMAK