Necati Gültekin, 1923’te Çankırı’da doğdu. Cumhuriyetin ilk Tarih Kurultayının delegelerinden olan babası Yusuf Gültekin, Ilgaz kaymakamlığı da yapmış, öğretmen olarak Tarih ve Yurttaşlık Bilgisi dersleri vermiştir.

Necati Gültekin, asker olma isteğini şöyle anlatır: 

“Babamın tayini Bolu’ya çıkınca, ben de ilköğretime burada başladım. Ortaokulun ardından Kastamonu Lisesi’ne kaydoldum. O esnada II. Cihan Harbi çıktı. Ben ve birkaç arkadaşım, Türkiye harbe girerse cepheye gidip savaşma kararı aldık. Lise üçüncü sınıftayız, 17 yaşındaki adamı kim alır orduya? Kurtuluş Savaşı günlerinde askerî lise talebeleri cepheye sevk edilmişti, o düşünceyle önce askerî okula girelim, daha sonra cepheye geçeriz düşüncesiyle Askerlik sevdam başladı…”

Gültekin, askerî lise sınavını kazanarak, eğitimine Kuleli ’de devam eder. Ailesinin karşı çıkmasına rağmen son sınıfta Tayyare sınıfını seçer. 1942 Ağustos’unda 19 yaşında subay olarak mezun olur. Ardından İngiltere’ye gönderilir, Kraliyet Hava Kuvvetleri Koleji’nde 2 yıl boyunca pilotluk eğitimi alır. Türkiye’ye döndüğünde Splitfire’larla (savaş uçağı) uçmaya başlar…


Muhtelif rütbelerde ve hava birliklerinde pilotluk, jet uçuşu öğretmenliği kıt’a komutanlığı yaptıktan sonra 1963’de Hava Kuvvetleri Karargâhına tayin edilmiş, oradan Napoli NATO Karargâhına giderek 1966-1968 yılları arasında NATO görevlerinde bulunmuştur. Yurda döndükten sonra NATO toplantılarında Erkan ve Heyet Başkanı olarak Türkiye’yi temsil etmiştir.
1970’de Generalliğe yükselen Necati Gültekin, İstanbul Füze Üs Komutanlığı ve Hava Kuvvetleri Hava Savunma Daire Başkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra 1974’te Tuğgeneral rütbesiyle ordudan emekli olmuştur.

Necati Paşa, emekli olduktan sonra Alpaslan Türkeş’in davetiyle MHP’ye katılır. Genel sekreter yardımcılığından sonra, genel sekreterlik görevine seçilir. MHP’nin Ankara’dan senatör adayı da olan 1977 seçimlerinde Ankara milletvekili seçilen Gültekin, 12 Eylül 1980 darbesiyle, diğer MHP ve Ülkücü kuruluş yöneticileri gibi tutuklanır. İdamla yargılanır, üç buçuk yıl süren hapishane hayatında Alpaslan Türkeş ile aynı odayı paylaşır. 

Necati Paşa’nın MHP ve Ülkücü kuruluşlar davası iddianamesinde kimliği şöyle kayda geçmiştir:

Necati GÜLTEKİN Yusuf oğlu. 1339’da Emine’den doğma, Çankırı Karataş Mahallesi nüfusuna kayıtlı. Ankara Tandoğan’da oturur. Evli 1 çocuklu, emekli general, eski M. H. P Genel Sekreteri. Tutuklanma Tarihi: 11.10.1980

Necati Paşa, Türk Ocakları Genel Sekreterliği görevinde de bulunmuştur.

90 yıllık ömrünü; engin bir tevazu içinde, eğilmeden, dürüstçe ve yiğitçe yaşayan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde önemli görevler ifa etmiş olan ve Türk Milletine aşkla hizmet eden büyük vatansever sevgili Paşamızın adı memleketi Çankırı'da münasip bir yere verilerek yaşatılmalıdır. 

Yakından tanıma şansı bulduğum, bazı organizasyonlarda yanında yer aldığım mükemmel insan Necati Gültekin Paşamız, 22 Eylül 2013’de vefat etmiş, Ankara Karşıyaka mezarlığına defnedilmiştir. Eşi, MHP kadın kolları genel başkanlığı da yapan Malike Hanım, 2012 yılında rahmetli olmuştur. 


Necati Gültekin’in Malike hanımla evliliğinden olan tek evladı öğretmen Şule Gültekin Aydın Hanım, babasının vefatının ardından şu yazıyı kaleme almıştı:

Babam Necati Gültekin 

Bolu lisesinde öğrenciyken evden halama gidiyorum diye çıkan babam askeri okulun kapısına dayanır… 


İki yıl eğitimden sonra 1941’de mezun olur. Türkiye’nin ilk jet pilotu olmak üzere İngiltere’ye gönderilir. Kendisi iki yıl sonra ülkesine pilot olarak döner. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda generalliğe kadar yükselir. Ben asker çocuğu olmanın tüm onurunu doyasıya yaşadım. Sıkıntılarını da annem Malike Gültekin ile paylaştık. Tayinler, seyahatler. Görev dönüşünde babamın göklerde maruz kaldığı yüksek basıncı yuvamızda hep hissettik. Başındaki uçarken giydiği kaskın izleri hiç kaybolmadı. Asıl önemli olan pilot Necati akşam eve dönmüştü. Çok arkadaşımın babası şehit olup göklerde kalmıştı. Şükür ki akşam kapıyı çalan hep babam oldu.

Askerliği bitiren babam, ülkesine hizmeti işar edinmişti. Vatan ve milletine faydalı olmak için siyasete atıldı. Faydalı oldu da. Ama 12 Eylül kâbusu karabasanlar gibi ülkeye ve ocaklara düştü. Yaktı, yıktı parçaladı. Hiç unutmam karlar içinde annem cezaevinin bahçesinden elindeki bastonunu sallayarak  “Ne istiyorsunuz? Gelin beni de alın içeri. Bu adamların günahı ne? Yıllardır içerideler bırakmıyorsunuz yetti, yetti artık…” diye haykırıyordu. Evet, bunu duyanlar şaşırmıştı. Babam penceredeydi. Görevliler şaşırmıştı. Bu kar bastonlu kadın Necati Paşa’nın eşiydi. Kükreyerek bastonu kara saplayan annem, bir daha dışarı çıkmamak üzere evine geri döndü. Üç buçuk yıl tutuklu kalan babacığım beraat ederek evine döndü. Döndü, ama duyguları, çalışma aşkı törpülenmiş bir vatansever, Cumhuriyetin yetiştirdiği komutan küstürülmüştü. 91 yaşında 22 Eylül 2013’te dostları, Ocaklı arkadaşları, partililer, hep beraber Necati Paşa’mızı gönüllere gömdük. Bu ayrılığın bir veda olmadığını biliyoruz. Mekânın cennet olduğundan eminiz. Seni çok sevdik canım babacığım. (1)


(1)    TÜRK YURDU Dergisi Kasım 2013 - Yıl 102 - Sayı 315
[email protected]