Çankırı Kalesi, şehrin kuzeyinde küçük bir tepe üzerinde yükselen, tarihin derin izlerini taşıyan bir yapı. Romalılar, Bizanslılar, Danişmentliler, Selçuklular ve Osmanlılar gibi birçok medeniyetin izlerini barındıran kale, geçmişte sağlamlığıyla ün salmış olsa da günümüze yalnızca birkaç sur kalıntısı ulaşabilmiş. Buna rağmen, kale ve çevresi, hem tarih meraklıları hem de doğa severler için büyüleyici bir atmosfer sunuyor.
Tarihin katmanları arasında bir yolculuk
Çankırı Kalesi, dörtgen planlı yapısı ve moloz taş ile tuğla karışımı surlarıyla dikkat çekiyor. Eteklerindeki dereden itibaren yaklaşık 150 metre yüksekliğe sahip olan kale, geçmişte yerleşim yeri olarak da kullanılmış. Kale içinde, Roma Dönemi'ne ait kaya mezarları, yerleşim kalıntıları ve pişmiş toprak kap parçaları gibi arkeolojik izler bulunuyor. Ancak kalenin en önemli unsurlarından biri, Çankırı’nın fatihi Selçuklu Komutanı Emir Karatekin Bey’in türbesi. Türbe, Danişmentliler Dönemi'ne ait yalın bir yapı olup, Karatekin Bey’in yanı sıra eşi Meryem Hatun ve iki çocuğunun da burada yattığı biliniyor. Bu türbe, kalenin tarihi ve kültürel önemini bir kat daha artırıyor.
Geçmiş yıllarda çevre düzenlemesi yapılarak ağaçlandırılan Çankırı Kalesi, bugün halkın rağbet ettiği bir mesire yeri ve ziyaretgah olarak kullanılıyor. Kale, şehrin tamamına hakim bir konumda yer alıyor ve bu sayede ziyaretçilerine eşsiz bir manzara sunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da katkılarıyla Çankırı Belediyesi tarafından yapılan çevre düzenlemeleri sayesinde, kale ziyaretçilerin sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak alanlara da sahip. Araçla çıkılabilen kalede oturma yerleri, pergoleler, elektrik, su, mescit, otopark ve umumi tuvalet gibi imkanlar bulunuyor. Bu özellikleriyle kale, hem tarih severler hem de aileleriyle keyifli vakit geçirmek isteyenler için ideal bir mekan haline gelmiş.
