Çankırı’da Türkiye’nin sağlık turizmine yeni bir katkı sunan Yer Altı Tuz Şehri, "Daha Güçlü Bir Nefes" projesi ile KOAH hastalarına şifa dağıtmaya başladı. Çankırı Valiliği koordinasyonunda yürütülen proje kapsamında, ülkenin dört bir yanından gelen 15 KOAH hastası, yerin 150 metre altındaki tuz mağarasında 15 günlük bir tedavi süreci geçirdi.

Tedavi süresince hastalar, mağaranın solunum yolları için faydalı olduğu bilinen iyileştirici atmosferinden yararlanırken, aynı zamanda sosyal ve kültürel etkinliklerle desteklenen bir terapi programına katıldı. Çankırı Özel Karatekin Hastanesi, Türkiye Yeşilay Cemiyeti ve Çankırı Karatekin Üniversitesi iş birliğiyle gerçekleşen projede, hastaların solunum kalitesindeki iyileşmeler bilimsel testlerle gözlemlendi. Tedavi öncesi 3.2 olarak ölçülen nefes darlığı seviyesi, tedavi sonrasında 1.7’ye düştü.

Göğüs Hastalıkları uzmanları, tuz mağarasında yapılan terapinin KOAH hastaları için umut verici olduğunu belirtti. Bu süreçte Yeşilay Cemiyeti gönüllüleri tarafından düzenlenen sosyal etkinlikler sayesinde hastalar, hem fiziksel hem de psikolojik olarak olumlu gelişim gösterdi. Çankırı Tuz Mağarası'nın bu proje ile Türkiye’de sağlık turizmi için önemli bir merkez haline gelmeye başladığı vurgulanıyor. Yetkililer, KOAH hastalarına yönelik tedavi programlarının önümüzdeki dönemde de yeni gruplarla devam edeceğini açıkladı.

Tedavi sürecinin ardından Çankırı Özel Karatekin Hastanesi’nde proje ile ilgili bir toplantı düzenlendi. Toplantıya Çankırı Özel Karatekin Hastanesi Başhekimi Erhan Bulu, Yeşilay Şube Başkanı İsmail Özcan, Çankırı Karatekin Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Barış Değer, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Öztürk, Dahiliye Uzmanı Dr. Tuba Öztürk Haliloğlu ve basın mensupları katıldı.
 



Çankırı Özel Karatekin Hastanesi Başhekimi Erhan Bulu, “Yirmi üç ve yirmi dört Eylül'de Start verdiğimiz 'Daha Güçlü Bir Nefes' projesi kapsamında hastalarımızı yirmi dört Eylül'de Tuz Rehabilitasyon Hastanemize ve Çankırı'ya kabul etmiş bulunuyoruz. Projemiz, daha güçlü bir nefes projesi, Sayın Valimiz M. Fırat Taşolar'ın ve Sayın Belediye Başkanımız İsmail Hakkı Esen'in önderliğinde başlatılmış bir projedir. Paydaşlarımız olan Yeşilay Üniversitesi, İl Sağlık Müdürlüğü, Devlet Hastanesi ve belediye ile birlikte yürüttüğümüz bir çalışmadır. Şimdi zaten bu proje başlamadan önce, valilik tarafından bir bilgilendirme toplantısı yapıldı. Burada toplanmamızın sebebi, şu anda grubumuzun on beş gün tedavi alan grubunun gittikten sonraki değerlendirmesi, gece gerek işleyiş açısından, gerekse akademik açıdan değerlendirilmesi için burada toplanmış bulunuyoruz. Tabii ki paydaşlardan biri özel Karatekin Hastanesi. Bizim burada aldığımız görev, Özel Karatekin Hastanesi olarak hastalarımızın karşılanması, hastanede konaklaması, ağırlanması ve tıbbi bütün değerlendirmeleri ile tıbbi ihtiyaçları açısından bir görev aldık. Diğer paydaşlarımızın her biri ayrı görevler aldılar. Hepsine ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. Çok güzel bir organizasyon oldu. Özellikle Çankırı ve ülkemiz için çok faydalı olacağını düşündüğümüz bir proje başlatmış bulunuyoruz. Bugüne kadar yaklaşık yirmi iki, yirmi üç farklı ilden hastalarımızı ağırladık. İkinci gruba da çok yakın bir dönemde başlayacak. Onlar da gelmeye başladılar Çankırı'ya. Burada, tabii ki dediğim gibi, işleyiş ve akademik açıdan değerlendirecek paydaşlarımız burada.” ifadelerinde bulundu.



Yeşilay Şube Başkanı İsmail Özcan, “Yeşilay kapsamında, kısaca bu projenin içerisinde neden yer aldığımızı tekrar hatırlatmak istiyorum. Hepinizin malumu üzere, Türkiye Yeşilay Cemiyeti beş farklı bağımlılık türüyle mücadele etmekte. Bunlardan biri de tütün bağımlılığı. Yine biliyoruz ki KOAH hastalığının en önemli sebeplerinden biri de tütün kullanımıdır. Dolayısıyla biz, aslında KOAH hastalarımıza yönelik, onların sağlıklı yaşamını teşvik etmek amacıyla bu projenin önemli bir kısmında yer aldık. Başta Sayın Genel Başkanımız Doçent Doktor Mehmet Dinç hocamıza, özellikle teşekkür etmek istiyoruz. Bu süreçte bize önemli anlamda destek sağladılar. Bizim bu süreç içerisinde, ilk başlangıçtan itibaren Türkiye Yeşilay Cemiyeti şubeleri kanalıyla hastalarımıza ulaştık. Daha sonra Karatekin Hastanesi ile birlikte zaten bütün süreci iş birliği içerisinde yürüterek devam ettik. Hastalarımızla birlikte Tuz Rehabilitasyon Derneği de bu süreç içerisinde aktif rol aldı ve bizim şubeler kanalıyla bulduğumuz hastalarımız, yine uzman hekimlerimizce davet edildiler. İlk grubu biz on beş hastamızla birlikte tamamlamış bulunduk. Aslında bu süreç içerisinde, on beş gün boyunca, günlük ortalama altı saat süresince mağara içerisindeki etkinlikler ve aktiviteler, hem sosyal hem kültürel anlamda, Yeşilay şubesi ve gönüllüleri aracılığıyla gerçekleştirildi. Yine şubemiz, gerek kadın komisyonu, gerekse gençlik komisyonu dahil, tüm kademelerindeki herkesin uzman hocalarıyla birlikte gönüllülerimiz kapsamında bu süreci gerçekleştirmiş oldu. Amacımız, buradaki konuk ettiğimiz KOAH hastalarının aktif bir şekilde, etkin bir şekilde mağara içerisinde zaman geçirmesini sağlamaktı. Orada etkin bir şekilde etkileşimli uygulamalar gerçekleştirildi. Biz bu kapsamda hem sosyal hem de kültürel anlamda etkinlikler gerçekleştirmiş olduk. Bu etkinlikler içerisinde, mağara içerisindeki tuz atölyelerinden, Ebru sanatları, drama faaliyetleri ve sanatsal çalışmalar gibi aktiviteler yer aldı. Böylece hastalarımızın yaşam kalitelerine yönelik de destek vermek istedik. Bu anlamda çok güzel geri dönüşlerimiz oldu. İşin en önemli boyutlarından biri, o altı saatlik mağara içerisindeki etkin ve etkileşimli zaman geçirebilmesiydi. Tabii ki bu, hem sağlık terapisi boyutu hem de sosyal terapi boyutu olan bir süreçti. Biz, biraz Yeşilay olarak sosyal terapi boyutunda yer almış olduk,” dedi.



Çankırı Karatekin Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Barış Değer, “Projede hem Yeşilay Yönetim Kurulu Üyesi olduğum için hem de proje paydaşlarından Çankırı Karatekin Üniversitesi'nin personeli olduğum için görev alıyorum. Birinci grup hastalarımızdan 12 tane KOAH, 2 tane astım bronşit hastamız vardı. Hastalarımıza tedavi seansını almadan önce nefes darlığı açıklamasını yapmak için ‘disne skalası’ adı verilen bir ölçek uyguladık. Bu skalada seansa başlamadan önceki puan ortalamamız 3.2 iken, hastalarımız on beş gün tedavi alıp evlerine gitmeden önce tekrar aynı skalayı uyguladığımızda 1.7’ye düştü. Bu, hastalarımızın neredeyse iki katı daha rahat nefes aldıkları anlamına geliyor. İkinci bir test uyguladık. Bu test, KOAH hastaları değerlendirme skalası olarak bilinen ‘CED’ adlı ölçekti. Burada hastalarımızın öksürüğünden, balgamından, rahat uyuyup uyumamasından, merdivenleri çıkarken nefes darlığı yaşamasına kadar KOAH hastalığını değerlendiren bir skalaydı. Bu skalada hastalarımız ilk geldiklerinde, yani tedavi seanslarına başlamadan önce, ortalama puan 22 iken, on beş gün sonra tedavi bitimindeki değer 13’e düştü. Bu da KOAH hastalarımızın değerlendirilmesinde, hastalığın daha rahat semptomlarını yaşadıklarını gösteren bir sonuç anlamına geliyor. Üçüncü bir değerlendirme olarak, hastalarımızın yaşam kalitelerini de ölçmek istedik ve bir yaşam kalitesi ölçeği kullandık. Bu ölçek hem fiziksel yaşam kalitesini hem de ruhsal boyutunu değerlendirdi. Her iki boyutta da son on beş gün içerisinde yaşam kalitelerinde çok ciddi ve anlamlı bir artış tespit ettik. Bunların dışında, Sayın hocam altı dakika yürüme testi yaptı. Kendisi bizzat hastalara bu testi uyguladı. Göğüs hastalıkları uzmanımızın yaptığı test sonucunda, hastalarımızda ortalama 347 metre iken, on beş günlük seans sonunda bu değer 402 metreye çıktı. Bu, hastaların altı dakika süre içerisinde daha fazla yürüyebiliyor olmalarının bilinçsel ve akademik bir ölçütüdür. Son olarak, KOAH’da kullanılan ‘mode’ adlı bir ölçek uygulandı; Sayın doktorumuz bu konuda size açıklama yapacak. Ben sadece sonucu vereyim: Mode indeksi derecesi 4.4 iken, 2.5’e düştü. Bu, KOAH hastalığının klinik takibinin ve klinik sürecinin iyiye gittiğini gösteren bir sonuç olarak karşınızda bulunmakta. Son olarak, çalışmaya başlamadan önce Çankırı Karatekin Üniversitesinden ekip kurul onayını da aldık. Bu ikinci grup hastalarımızın da aynı şekilde istatistiklerini yaptıktan sonra, bu çalışmayı akademik makale olarak uluslararası bir dergide yayınlamayı düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.



Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Öztürk, “Bu çalışmaya Tuz Derneği'ni temsilen katıldım. Tuz Derneği'ni 2018’de kurduk. Altı yıldır çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Hem hastaların tuz mağarasında tedavileri için hem de Tuz mağarasını taklit eden, tuz jeneratörleri dediğimiz makinelerle suni ortam oluşturarak, kaya tuzunu solunabilir parçacıklara ayırıp soğuttuğumuz bir tedavi yapıyoruz. Bu konuda çalışmalarımız oldu, makineler geliştirdik ve onlarca hastayı tedavi ettik. Tuz mağarası tedavisi için belediyenin altyapıyı hazırlamasını bekledik. ‘Daha Güçlü Bir Nefes’ projesi başlayınca, spreyoterapi, mağara tedavisi ve mağaradaki solunum tedavisi gibi terapi uygulama imkânı bulduk. Bu yöntem, dünyada yetmiş yıldan fazladır yaygın olarak uygulanmakta ve çok sayıda bilimsel kanıt ve makale ile etkinliği desteklenmektedir. Türkiye için ise yeni bir tedavi yöntemi. Bunu Çankırı’ya ve ülkemize kazandırdığımız için mutluyuz. Çalışmada, ön test ve son testler yaptık. Yani, çalışmaya başlamadan önce hastaların nefes darlığı, egzersiz kapasitesi, öksürük, balgam gibi belirtilerini, uyku düzenini ve psikolojik durumlarını ölçen anketler yaptık. Bir kısmı da objektif testlerdi. Nefes darlığını ölçen fonksiyonel testler, altı dakika yürüme testi gibi objektif ölçümler yapıldı. Altı dakika yürüme testinde hastalar on beş metrelik bir koridorda yürüyüp geri dönüyorlar; altı dakika süresince yürüyorlar. Yorulduklarında dinleniyorlar, biz de saati durduruyoruz. Başlangıçta hastalar nefes darlığı, halsizlik ve bitkinlikten dolayı daha az mesafe yürüyor, daha çabuk yoruluyorlardı. Ancak, on beş günlük tedavi süreci sonunda çoğunluğu daha uzun mesafe yürüyebilir hale geldi ve anlamlı derecede iyileşme sağlandı. KOAH ve astım hastalarında egzersiz sırasında kanın oksijenlenmesi düşme eğilimindedir. Biz de hastalarımızda bu düşüşü tespit ettik; mesela, oksijen doygunluğu doksan beşten seksen beşe kadar düşüyordu. Ancak, tedavi bittikten sonra aynı hastalar daha uzun mesafe yürüyebildi ve oksijen doygunluğu bu kadar düşmedi; örneğin, doksan beşten yalnızca doksana ya da seksen dokuza düştü. Bu da anlamlı bir iyileşme sağlandığını gösteriyor. Bu ölçümleri bir araya getiren bir indeks, altı dakika yürüme testi, yürüme mesafesi, oksijen satürasyonundaki iyileşme, vücut kitle indeksi ve solunum fonksiyonunu değerlendiren parametreler üzerinden hastanın kliniğini daha iyi değerlendirme imkânı sunuyor. Nefes darlığı, egzersize dayanıklılık gibi parametreleri ayrı ayrı ölçtük ancak tüm bunları birleştirince daha büyük ve anlamlı iyileşmeler gözlemledik. İlk aşamada istatistiksel olarak anlamlı iyileşme tespit ettik, ikinci aşamada da aynı şekilde iyi sonuçlar almayı umut ediyoruz.” dedi.

Prof. Dr. Erbaş, Otizm ve Şizofreni tedavisinde 2 ilacın patent aşamasına geldiğini açıkladı Prof. Dr. Erbaş, Otizm ve Şizofreni tedavisinde 2 ilacın patent aşamasına geldiğini açıkladı

Karatekin Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Tuba Öztürk Haliloğlu, “Bizim tedavimizin iki ayağı bulunmakta. Öncelikle buradan başlamak istiyorum. Hastalarımıza speloterapi dediğimiz mağara uygulamasını, günde altı saat kadar gerçekleştirdik. Öğleden sonra ise hastanemizde suni yollarla oluşturulmuş tuz odamızda, 'halo jeneratör' dediğimiz tuz spreyleyen cihazla yirmi dakika süren tuz seansları uyguladık. Mağaradaki terapimizin içinde rehabilitasyon da yer aldı. Bu on beş günlük tedavi sürecinin sonunda, hastalarımızda belirgin bir şekilde nefes darlığında azalma, efor kapasitesinde artış, daha rahat yürüyebilme, merdiven çıkabilme ve mukus tıkaçları olan hastalarımızda mukusu rahatça çıkarabilme gibi iyileşmeler sağladığımızı gördük. Hastalarımızın iki tanesi astım, on iki tanesi KOAH hastasıydı. Tuz terapisinin astım, KOAH gibi kronik hastalıkların yanı sıra kronik bronşit, akut bronşit, kronik sinüzit, akut sinüzit ve kistik fibrozis gibi hastalıklara da iyi geldiğini biliyoruz. Bu konuda daha önce yapılmış çalışmalar var. Bundan sonraki gruplarımıza bu tür hastaları da dahil edeceğiz ve tedaviye devam edeceğiz. Hastalarımızda hem mental hem de fiziksel olarak bir iyileşme gözlemledik. Buradan ayrıldıklarında hepsi çok memnun bir şekilde ayrıldılar. Tuza bağlı herhangi bir yan etki görmedik; özellikle bunu belirtmek isteriz. Bu bir tuz rehabilitasyonudur; yan etki dediğimiz bir durum söz konusu değil. Sadece ileri derecede kalp yetmezliği olan hastalarda ve kontrolsüz, zehirli guatr dediğimiz hızlı çalışan tiroit hastalığı olanlarda bu tedaviyi uygulamaktan kaçınıyoruz. Onun dışında izlediğimiz bir yan etki yok. Yarın yeni grubumuzu başlatmayı planlıyoruz. Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden hastalar seçtik ve aynı şekilde iyi sonuçlar alacağımızı düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.

Kaynak: Berkay Tozlu