Türk sinemasının yeni distopik filmi "Elisa", nükleer savaş sonrası yaşanmaz hale gelen bir dünyada, mağaraya sığınan 7 kişinin hayatta kalma mücadelesini konu alıyor. Yönetmenliğini Sinan Sertel’in üstlendiği film, Çankırı’daki Tuz Mağarası’nda çekiliyor ve izleyicilere hem görsel hem de hikaye anlamında farklı bir deneyim vaat ediyor.
Film, Hz. İsa döneminden başlayarak günümüzü aşıp geleceğe projeksiyon tutan bir hikayeye sahip. Yönetmen Sinan Sertel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hikayenin kendisini çok etkilediğini belirterek, "Bu kadar fazla dönemi kapsayan bir hikaye bana çok çarpıcı geldi. Karakterlerimiz bir mağarada takılıp kalmışlar, çıkma ihtimalleri çok zor ve hayatta kalmaları gerekiyor. Her biri kendince değerli, kendilerine özgü ahlaki değerleri var. Fakat ölümle yüz yüze geldiklerinde bunlar sarsılmaya başlıyor." dedi.
Sertel, filmin tasarım atmosferinin ağır olduğunu ve bu atmosferi inandırıcı kılmak için büyük çaba sarf ettiklerini ifade etti. Ayrıca, filmin 8 ana karakterinin yanı sıra mağaranın da 9. karakter olarak öne çıktığını vurguladı.
Çekimlerin Çankırı Tuz Mağarası’nda gerçekleştirilmesi, filmin atmosferine büyük katkı sağladı. Yönetmen Sertel, "Bu iş başka bir yerde çekilemezmiş, bunu çok rahatlıkla söylüyorum. Devasa bir alan. Burayı gördükten sonra senaryoda bir uyarlama yaptık." diyerek mekanın önemine dikkat çekti. Mağaranın büyüleyici yapısı, filmin distopik dünyasını daha da gerçekçi kılıyor.
Filmde, Berfu Öngören, Cemil Büyükdöğerli, Serkan Altıntaş, Ekin Türkmen, Mehmet Çepiç, Sabahattin Yakut ve Ulvi Kahyaoğlu gibi başarılı oyuncular yer alıyor. Berfu Öngören, filmde "doktor Meryem" karakterini canlandırırken, Cemil Büyükdöğerli "Emre" karakteriyle projenin yürütücüsü olarak öne çıkıyor. Serkan Altıntaş ise "Efe" karakteriyle akıl ve mantık odaklı bir performans sergiliyor.
Oyuncular, setteki uyum ve çalışma atmosferinden övgüyle bahsetti. Berfu Öngören, "Set her şeyiyle çok etkileyici. Herkes çok konsantre ve bu atmosfer bizi de motive ediyor." dedi. Serkan Altıntaş ise setteki arkadaşlık ortamının bir aile gibi olduğunu belirterek, "Filmin çekimleri hiç bitsin istemiyorum." ifadelerini kullandı.
Yapımcı Hakan Sancaktutan, filmin fikrinin 4 yıl önce ortaya çıktığını ve senarist Selman Kılıçaslan ile birlikte senaryoyu geliştirdiklerini anlattı. Sancaktutan, "Kültür ve Turizm Bakanlığına müracaat ettik. Projemiz yarışmayı kazandı. Sonrasında Sinan Sertel'le bir araya geldik. Kendisi senaryoya çok değerli katkılar sundu." dedi.
Film, öncelikle ulusal ve uluslararası festivallerde gösterime girecek, ardından vizyona çıkacak. Ayrıca, TRT ekranlarında da yayınlanması planlanıyor.
Filmde, nükleer savaş sonrası dünyada devlet mefhumunun ortadan kalktığı ve küçük grupların iktidar kurmaya çalıştığı bir dünya tasvir ediliyor. Yönetmen Sertel, bu gruplardan birinin Solisvita adını taşıdığını ve Latince "güneş" (solis) ile "hayat" (vita) kelimelerinin birleşiminden oluştuğunu belirtti. Solisvita, geleceğe dair bir umudu temsil ediyor ve filmin logosu da bu felsefeyi yansıtıyor.
