MHP Çankırı Milletvekili Doç. Dr. Pelin Yılık, TBMM Genel Kurulu'nda çocukların korunmasıyla ilgili önemli bir konuşma yaptı. Yılık, şiddetin bireysel ve toplumsal bir problem olduğunu vurgulayarak, toplumun en savunmasız kesimi olan çocukların korunması gerektiğini belirtti. “Şiddet karşısında sessiz kalamayız” diyen Yılık, şiddetin, özellikle kadınlar ve çocuklar üzerinde derin yaralar açtığını ifade etti.
Yılık, çocukların güvenli bir ortamda büyümeleri için gerekli hukuki düzenlemelerin yapılması gerektiğine dikkat çekti. “Çocuklarımızın bakım, beslenme, eğitim ve sosyal gelişimleri için olanaklar yaratılmalıdır” dedi. Devletin, çocukların korunması için gerekli tedbirleri alması gerektiğini vurgulayan Yılık, Anayasa'nın ilgili maddelerine de atıfta bulunarak, çocuk haklarının güvence altına alınmasının önemini dile getirdi.
Konuşmasında, son zamanlarda artan istismar vakalarına ve şiddete karşı toplumsal duyarlılığın artırılması gerektiğini belirten Yılık, Meclis araştırması açılması teklifinde bulundu. “Çocuklarımızın geleceğini inşa etmek için gereken önlemleri almalıyız” diyerek, aile yapısının güçlendirilmesi ve çocukların korunması için her platformda hassasiyet gösterilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Milletvekilli Yılık konuşmasında şunları söyledi, "Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocukların korunmasıyla ilgili Meclis araştırması önergeleri konusunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. Şiddet olgusu en temel hâliyle bir kişiye güç veya baskı uygulayarak istenen bir şeyi yapmaya zorlama şeklinde tanımlanmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca bireysel ve toplumsal düzeyde farklı boyutlarda gözlenen şiddet olgusu ne yazık ki yaşamın silinememiş bir gerçeği olarak karşımıza çıkmaya devam etmektedir. Şiddete karşı sıfır toleransla mücadele kapsamında birey olarak hepimizin üzerine büyük sorumluluklar düşmektedir. Vicdani sorumlulukla hareket ederek şiddetle mücadele için aksiyon almalıyız. Toplumumuzu korumak, geleceğe güvenle bakan nesiller yetiştirmek için şiddetin karşısında kalkan olmak en önemli görevimiz olmalıdır. Şiddet karşısında sessiz kalamayız. Şiddetle mücadelede yaşadığımız sıkıntıları aşmak için toplumsal dönüşüme ihtiyacımız var. Bunu bir toplumsal yapı problemi olmaktan çıkarmak için vicdani sorumlulukla hareket ederek el ele vermek zorundayız. Ne yazık ki toplumumuzun iki hassas değeri olan kadınlar ve çocuklar bir insan hakkı ihlali olan şiddet kavramının en mağdur tarafı oluyorlar. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumlarda çocuklara verilen değer gelişmişlik düzeyiyle doğru orantılıdır. Geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz çocuklarımızın yetişmesi ve gelişmesinde eğitimin yanında bu kavramların düzenlenmesinde atılacak adımların gerekli hukuki çerçeveye dâhil edilmesi gereklidir. Çocuklarımızın kendilerini güvende hissettikleri ve korundukları bir ortamda yetişmeye hakları vardır. Çocuklarımız için güvenli ve koruyucu bir ortam onları hem fiziksel hem de zihinsel açıdan sağlıklı, kendilerine öz güvenli ve saygın bireyler olarak yetiştirebileceğimiz bir ortamdır. Çocuklarımızın bakım, beslenme, eğitim, sosyal ve duygusal gelişimi için gerekli olanakların yaratılması, çocukların hakları konusunda toplumsal bilincin tesis edilmesi, yasal ve yönetimsel altyapının daha da güçlendirilmesi ve uygulamaların bunlara göre gerçekleştirilmesinin güvence altına alınması istismar, ihmal gibi kabulü asla mümkün olmayan durumların zamanında takibi, müdahalesi için gerekli mekanizmaların oluşturulması ve bunların tümünde kararlı bir yaklaşımın izlenmesi geleceğimizin temel taşı olan çocuklarımızın ileride toplumumuzun önemli bir parçası olması için atılması gereken adımlar arasındadır. Çocuklarımızın her türlü istismardan korunması, ayrımcılığa uğramaması; eğitim, sağlık ve barınma gibi temel haklarının güvence altına alınması devletimizin asli görevlerindendir. Anayasa'mızın 41'inci maddesinde "Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir." hükmü ve 61'inci maddesinde de "Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır." hükmü yer almaktadır. Aynı zamanda, iç hukukumuzda yer alan korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen 5395 sayılı Kanun'un yanı sıra, uluslararası hukuk anlamında ülkemiz başta Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi olmak üzere, çocuklarla ilgili neredeyse bütün uluslararası sözleşmelerin de tarafıdır. Gerek uluslararası mevzuat gerekse iç hukuk düzenlemelerimizde ve bunların uygulanmasında ilerlemeler sağlanmasına rağmen dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de çocuğa yönelik kötü muamele ve istismar bütünüyle önlenememiştir. Devlet, ana-babanın çocuğa karşı görevleri ve çocuğun ana-babasına karşı haklarını düzenler ve ana-babayı bu görevini gerçekleştirirken destekler, gerçekleştirilmesini denetler ve suç teşkil eden durumlarda kendiliğinden devreye girer. Devletin bir diğer görevi de çocukların yetenekleri doğrultusunda gelişmelerini güvence altına almak, onların ekonomik ve sosyal refahını sağlamaktır. Ancak alınan tüm bu önlemlere rağmen çocuklara yönelik şiddet, istismar ve ihmal gün geçtikçe artmaktadır. Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde canice katledilen Narin kızımız ile Tekirdağ'da utanç verici bir şekilde istismar ve şiddete maruz kalarak hayattan koparılan minik bebeğimiz, psikopat bir cani tarafından İstanbul Fatih ve Eyüpsultan'da peş peşe işlenen tasarlanmış cinayetler, Beyoğlu'nda görülen taciz olayı yüreklerimize tarifi imkânsız yaralar açmış, acısı vicdanlarımızdan asla geçmeyecek izler bırakmıştır. Ülkemizde her gün bir yenisine şahit olduğumuz cinayet, taciz ve şiddet vakalarının artması toplumsal endişeyi ve infiali tırmandırmaktadır. Çocukların ihmal ve istismarının, çocuklara yönelik şiddetin kadına yönelik şiddetten ayrı düşünülemeyeceği bir gerçektir. Çocuklar özellikle istismara ve sömürüye karşı savunmasızdırlar. Çocuklar yetişkinlere göre fiziksel ve olumsuz deneyimlere karşı duygusal olarak daha hassastırlar. Her türlü istismar çocukta ömür boyu geçmeyecek duygusal yaralanmalara neden olabilir. Son dönemlerde, her türlü sosyal medya platformunda, dijital mecralarda, televizyon filmlerinde ve bilgisayar oyunlarında şiddetin ve her türlü cinsel sapkınlığın özendirildiğini ve artırıldığını görüyoruz. Bu konuda denetim mekanizmasının daha sert tedbirler alması gerektiğini, özellikle televizyon programlarının ve dizilerinin Türk aile yapısına uygun duruma getirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bu şiddeti ve her türlü cinsel sapkınlığı özendiren olaylar kültürel erozyona, toplumsal değerlerin aşınmasına ve aile kurumu hedef alınarak neslin devamının akamete uğratılmasını amaçlayan yaklaşımlara neden olmaktadır. Aile, bireylerin maddi ve manevi olarak karşılaştığı her türlü sorunun ilk elden paylaşıldığı bir sığınaktır; burada sorunlara çözümler üretilir. Bu bakımdan aile, bireyin en güçlü sosyal güvencesidir. Aile bütün toplumlar için varlığın temel unsuru olarak kabul edilmekte, aile yapısını desteklemek ve korumak biz siyasetçilerin, hukukun olduğu kadar sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun görev ve sorumlulukları arasındadır. Aile, bireyi ve toplumu etkileyen bir kurum olduğu gibi, aynı zamanda bireyden ve toplumdan da etkilenen bir sosyal kurumdur. Dolayısıyla, aile yapısını korumak, kuvvetlendirmek çocuklarımızın geleceğinin de sağlam temeller üzerine şekillenmesini sağlayacaktır. Evlatlarımızın geleceğe güvenle bakabildikleri, şiddet, ihmal ve hak ihlallerinin korunduğu yarınları inşa edebilmek için gerekli önlemlerin alınması, mevcut uygulamaların daha da güçlendirilmesi ertelenemez bir gerçektir. Son dönemlerde birçok tehdit unsuruyla hedef alınan aile kavramının ve çocuklarımızın korunması için her türlü platformda gerekli tedbirlerin alınması, gerekli hassasiyetin ve duyarlılığın gösterilmesi bir zarurettir. Devletimiz çocuklarımızın korunması için birçok hukuki tedbir ve yargısal mekanizmayı uygulamaya geçirmiştir. Tüm bu gayretlere rağmen yaşanan, vicdanlarımızın hiçbir şekilde kabul etmeyeceği insanlık dışı olaylar neticesinde aile yapısını ve çocuklarımızı koruyucu mekanizmaların tekrar gözden geçirilip iyileştirilmesi gereği hasıl olmuştur. Bu vesileyle, çocukların her türlü şiddet, ihmal ve istismardan korunması ve sağlıklı gelişimlerini destekleyici tedbirlerin belirlenmesi, çocukların korunmasına yönelik mevcut koruma mekanizmalarının incelenmesi ve iyileştirilmesi ile kurumların toplumun, ailenin ve çocukların korunması üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'ünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi olarak teklif ediyoruz." ifadelerine yer verdi.