Melan Çayı’nın üzerinde, yemyeşil vadilerin arasında saklı bir tarih yatıyor: Bayramören Köprüsü. Bu köprü, sadece iki yakayı birleştiren bir geçit değil, aynı zamanda yüzyılların hikâyesini fısıldayan sessiz bir tanık. Taşın soğuk dokusuyla ahşabın sıcaklığını birleştiren bu yapı, geçmişin mühendislik zekâsını ve estetik anlayışını günümüze taşıyor.
Kesin tarihi bilinmese de, 19. yüzyılda inşa edildiği düşünülen Bayramören Köprüsü, yaklaşık 250 yıldır dimdik ayakta. Melan Çayı’nın coşkun sularına meydan okuyan bu yapı, döneminin zorlu şartlarında bile ne kadar sağlam inşa edildiğinin bir kanıtı.
Üç sağlam taş ayak üzerine kurulan köprünün en dikkat çekici özelliği, suyun akışına karşı dirençli olması için tasarlanan üçgen ve dikdörtgen formlu ayaklar. Bu detay, köprünün yüzyıllar boyunca ayakta kalmasını sağlamış. Üst kısmı ise iri kerestelerin ustalıkla üst üste yerleştirilmesiyle oluşturulmuş. Ahşap çivilerle sabitlenen bu sistem, dönemin marangozluk becerisinin ne kadar ileri olduğunu gösteriyor.
Restorasyonla yeniden hayat buldu
2002 yılında aslına uygun şekilde restore edilen köprü, orijinal dokusunu koruyarak günümüze ulaşmayı başardı. Taş ayakları aynı şekilde muhafaza edilirken, üst kısmı tamamen ahşap malzemeyle yenilendi. Alaturka kiremit çatısı ise köprüye hem estetik bir hava katıyor hem de onu yağmur ve kardan koruyor.
Bir köprüden fazlası: Kültürel bir miras
Bayramören Köprüsü, bölge halkı için sadece bir geçit değil, aynı zamanda bir kültür simgesi. Yüzyıllar boyunca köylülerin, seyyahların, tüccarların ve hatta göç eden hayvan sürülerinin ayak izlerini taşıyan bu yapı, adeta zamanın donmuş bir anısı.
Eğer yolunuz bir gün Çankırı’nın sakin ilçesi Bayramören’e düşerse, bu köprüde kısa bir yürüyüş yapın. Ahşabın üzerinde yürürken, taşlara dokunurken, Melan Çayı’nın şırıltısını dinlerken, geçmişin rüzgârının size eşlik ettiğini hissedeceksiniz. Belki de yüzyıllar önce buradan geçen bir seyyahın, bir çiftçinin veya bir âşığın hikâyesini düşüneceksiniz.
Bayramören Köprüsü, tarihin ve doğanın kucaklaştığı nadir noktalardan biri. Onu görmek, sadece bir yapıyı değil, bir medeniyetin izlerini keşfetmek demek…
