ÖZEL HABER/ ÖZEL RÖPORTAJ/Çankırılı TRT Sanatçısı Neşe Dilekçioğlu, ilk solo radyo deneyimini ve sahne deneyimini anlatan bir köşe yazısı yazdı. 1981 yılında ki radyo deneyimini ve 1985 yılında ki konser deneyimlerini kaleme alan usta sanatçıya o günlere dair Çankırı Haber.net Yazı İşleri Müdürü Burak Kaya’ya açıklamada bulundu.
TRT Sanatçısı Neşe Dilekçioğlu, verdiği röportajda kariyerinin önemli anlarını ve ilk sahne deneyimlerini detaylı bir şekilde anlattı. "Bu, benim ilk radyo programı deneyimimdi. Hafta sonu özel eğlence programıydı ve o dönemlerde sıkıyönetim olduğu için radyoya girişler sıkı denetim altındaydı. Davetiyesiz gelenlerin içeri giremeyecekleri konusunda endişeliydim. Anneme davetiyeyi ben verdim, çünkü ilk solom olacağı için heyecan yapacağımı düşündü ve bütün apartman komşularını, akrabalarımızı davet etti. Prova bitiminde aşağıya baktığımda, çok kalabalık bir seyirci vardı. Endişelendim çünkü içeri giremeyeceklerini Handan Yüney Hanım, programın yapımcısı, bana söylemişti. O heyecanla yukarı çıktım ve türkümü söylerken seyircilere bakındım; ancak onları göremedim. Tam o sırada Yaşar Aydaş bana eliyle işaret etti, fakat türküye giremedim. Bu, yaşadığım önemli bir deneyimdi. Ancak bu tecrübe bana sahnede profesyonel durmanın ve heyecanı kontrol etmenin önemini öğretti," diye ifade etti.
Dilekçioğlu, sahne deneyimlerinin yanı sıra izleyicilerin tutumlarının kendisi için ne kadar önemli olduğunu da vurguladı: "İnsanların içten ve destekleyici tutumları beni çok motive etti. Yanlış yaparken bile alkışlandığımı görünce daha çok programda yer almaya başladım. Programları doğru zamanlamayla ve türkülerimi doğru okuyarak yürütmenin güzelliğini annemle birlikte keşfettim."
Yurt dışındaki deneyimlerinden de bahseden sanatçı, Hollanda’da katıldığı bir programda anlattığı bu anının nasıl unutulmaz bir hale geldiğini dile getirdi. "Atatürkçü Düşünce Derneği’nin bir gecesinde bu anıyı anlatmıştım ve yıllar sonra, o programda bana eşlik eden kişi, bu hikayeyi unutmadıklarını söyledi. İnsanların kalplerine dokunan şeylerin değerini bir kez daha anladım," diye konuştu.
Radyonun Dışındaki İlk Program
Dilekçioğlu, radyodaki ilk deneyiminin ardından sahnede yaşadığı ilklerinden birini de paylaştı. "İlk defa radyonun dışındaki bir programda, Türkiye Elektrik Kurumu’nun gecesinde sahne aldım. Bakanlar, eşleri, çalışanlar ve üst düzey mensuplar vardı. Bağlama sanatçısı arkadaşlarım türkülerimi çaldı, ancak bakan eşlerinden biri bana 'Yoğurt koydum dolaba' türküsünü söylememi istedi. İkinci kıtaya giremeyince bana öğretilen bir yöntemi hatırladım: Eğer türkünün sözlerini unutursan, mikrofonu o türküyü isteyen kişiye uzat. Ancak Sayın Bakan’ın eşi türkünün devamını bilmiyordu.
O arada "Yoğurdun üstü kaymak," diye bağırıyordu saz sanatçısı dostlardan biri. Sonra "Yoğurdun üstü kaymak" diye devam ettim. Bu tür komik ve samimi anlar sahnede hep yaşandı ama profesyonel çizgide bu tür hataların yeri olmasa da, benim için unutulmaz bir deneyim oldu," şeklinde konuştu.
Yöresel Türküler
Usta sanatçı, yöresel türkülere olan tutkusunu ve sahnede yaşadığı tecrübeleri de detaylandırdı. "Ben Orta Anadolu türkülerini zevkle okuyorum, çünkü Çankırılıyım ve yöremin türkülerine hakimim. Ancak sahnede her yöreden türkü istenir ve geniş bir repertuvarımız vardır. Tabii ki tüm türküleri ezbere bilmek mümkün değil, çünkü altı binden fazla türkü var. Bu yüzden her sanatçı, kendi yöresinde daha başarılıdır. Kendi toprağında çiçek açar ve ben de asla yöremi ve türkülerimi unutmam," diye belirtti.
Yazarlık ve Gelecek Projeler
Neşe Dilekçioğlu, sanat kariyerinin yanı sıra yazarlık kimliğiyle de öne çıkmaya başladığını ifade etti. "Türkülere gönül verdim ama emekli olduktan sonra yazarlık kimliğim ön plana çıktı. Şiirlerim ve köşe yazılarım aracılığıyla sanatın başka bir dalında kendimi ifade ediyorum. Şu anda, Çankırı’nın Atkaracalar ilçesinden iş insanı, Ener Holding sahibi İsmail Işık Bey'in, ODTÜ Eymir Vakfı'nın ve hayırsever iş insanlarının desteğiyle Hatay’da bir üniversitenin açılışında, değerli hemşehrilerimize katkıda bulunmak amacıyla sahne alacağım. Özel projelerde yer alıyorum. Çankırı türkülerini her fırsatta okuyarak hemşehrilerimi onurlandırıyorum. Bu açılışta da yine Çankırı Türküleri okuyacağım. Eğer iyi bir proje olursa, katkıda bulunmaktan gurur duyarım, Konfederasyon Başkanımız Sayın Kaptan Mustafa CAN bey BAŞKA ŞIK VAR MI? adıyla basılan kitabımın, sponsorluğunu üstlenerek gazete yazılarımı bir kitap halinde okurlara sundu. Kendisine teşekkür ediyorum.
Hemşehrilerimizin bu tür çalışmalarına maddi manevi ışık tutuyor sağolsun." diye konuştu.
Neşe Dilekçioğlu, sahne ve sanat dünyasındaki yolculuğunu, yazarlık ve gelecekteki projeleriyle birlikte sürdürmeye devam ediyor.
Usta Sanatçı Neşe Dilekçioğlu’nun kaleme aldığı köşe yazısı:
Neşe Oku Kızım Ben Buradayım.. TRT Ankara Radyosu 1981 senesinde yetiştirilmek üzere ses ve saz sanatçısı imtihanı açmıştı.
O dönemde Ankara Radyosu çocuk tiyatrosundan bir kız arkadaşım olur olmadık her yerde avazım çıktığı kadar bağırarak şarkı Türkü okuduğum için, radyonun yetiştirilmek üzere ses sanatçısı sınavı olduğunu söyledi. O zamanlar lisedeyim, iyi bir öğrenci değilim, elbette aklım siyah beyaz televizyonlarda izlediğim ip gibi bir hizaya dizilerek, arada solo yapılan yurttan seslerde. Okulda hocam rahmetle andığım Ayfer hanımın eşi Feruzan bey çok sesli koroda.
Hocam dedim; Edebiyatım söylediğiniz gibi güçlü ama, belli ki ben sanat peşinde koşacağım. Ankara Radyosu sınav açtığında bana bilgi verir misiniz?
Tabii dedi; senin için de hayırlısı bu olur. Sesin çok iyi, değerlendir.. Ben eşimden öğrenirim Ortaokuldan itibaren mutad okuldan kırıp kendimi radyonun önünde buluyorum.. Kafama taktım bir kere kaçışı yok, ille olacağım.
Bir keresinde Tv 'den izlediğim, sesine hayran olduğum Tuğrul Şan ağabeyi radyoda gidip bulmuştum. Üstümdeki önlüğü görünce; Bu böyle olmaz okuldan kaçıp gelme, söz okulunu bitir ben seni sınavlara hazırlayacağım...
İşte o gün hayaller kurmaya başlamıştım.
Elimde mikrofon, sahne aldığım geniş kitlelerin kesilmeyen alkışları ve sahneye atılan canım çiçekleri.
Yaşaaa seslerini her gece olmasa da rüyalarımda görmeye çoktan başladım...
Sınav açıldığını öğrenir öğrenmez, evde kimseye haber vermeden Ankara Radyosunun önünde buldum yine kendimi. Tuğrul Şan ağabeyi yakaladım, söz vermiştiniz, beni çalıştıracaktınız dedim. Tamam dedi, sözümün arkasındayım. Bir gün tespit ettik eve gelip çalıştıracak. Annem o ara devlet memuru, ablam evde anne gibi. Abla dedim, bir poaça falan yapabilirmisin, kek mek Tuğrul Şan ağabey gelecek de..
Hazırlıklarını yaptı sağolsun heyecanla evde bekliyoruz. Dayanamayıp aşağı indim caddenin başında bekliyorum. Baktım yokuş aşağı o uzun boyuyla yavaş, çok yavaş adımlarla iniyor.. Koştum, gözlerime inanamıyorum, geliyor yaa, geldi valla. Söz verdiğim gibi yıllar sonra geldim bak dedi. Çay ve ikrâm faslından sonra bana kendisinin çok iyi icra ettiği Adana Türküsü " Varıp neylemeli sılayı gayrı" türküsünü çalıştırdı sağolsun. Ve dedi ki; bunu güzel okursan ikinci türküye gerek duymazlar, çünkü çok tizleri olan bir türkü diyerek gitti.
Sınav günü geldi çattı, elimde numaram, radyonun altında geniş müracaatın önünde sıramı bekliyorum. Yanımdaki sanatçı adayları geneli halk evlerinden yetişmiş ellerinde notalar çalışıyorlar. Eyvah dedim bir ben bodoslama gireceğim sınava, elimde tek atımlık ezberlediğim bir türkümle. İkinciyi deseler Arı vızz vız vızzz Tarallallallaaaa 🎶🎵 okuyacağım sanki...
Sıra bana geldi, cam bölmede yan yana oturmuş jüri . Yaşar Aydaş Erkan Sürmen Mustafa Özgül Serbülent yasun.
Hadi bakalım, bize ne okuyacaksın dediler.
Gözlerimi yumdum amanın bir duygulu okumaktır anlatamam.
"Varıp neylemeliiii sılayı gayrııııı"
Aldım başımı gidiyorum, neden sonra gözlerimi açtım, saz sanatçısı rahmetli Şinasi Cihan uyarıyor beni.
Tamam, tamam diyorlar, sesini fazla zorlama.
Şimdi gel buraya dediler camın öte yakasına, kocaa kapıyı zorlayarak içeri girdim. Sevgili hocam Erkan Sürmen ritm duygumuzu ölçecek. Parmağını masaya yapıştırarak hazırladı kendini, elindeki kurşun kalemle.
Hazırım hocam dedim. Tık tııık tık tık tıııık tık. Tıktık da tıktık , masaya vurup duruyor, sıra sende diyerek. Yaptım elbette ama giderek zorlaştırıyor bu tık tıkları giderek uzuyor bu tık tıkların sayısı. Tekrar eder misiniz hocam deyince, aynısını yapamadı daha kolayına kaçtı. Kaçar mı benden hemen yaptım. Jüri beni tepeden tırnağa süzüyor. Siyah pantolon, Siyah ceket, beyaz gömlek saçlar Siyah ve fönlü, hafif bir göz makyajı iyi görünüyorum yani, ilkokul öğretmeni gibi...
Tamam bitti kızım dediler, çıkabilirsin. Çıktım, ayaklarımın bağı çözüldü heyecandan. Müracatta sonradan birlikte çok konserlere gittiğimiz, müracaat memuru kelle Yaşar abi, bir hafta sonra listeler asılır, gel bak dedi. Zamanını geçirme üç aşamalı bir sınav bu. Rahmetli Yaşar abiye sonradan neden kelle Yaşar dediklerini öğrendim. Sanatçıyı okutan sazın yanında, çalıyor gibi yapan kişilere kelle diyorlarmış.
Adımı kazananların listesinde görünce mutluluğumu anlatacak kelime yok. İlk aşamayı atladık, iki üç...
Sonunda kazandım, sıra anneme söylemekte, haberi yok henüz. Staj var yetiştirileceğiz, nota, solfej, halk Edebiyatı falan. Anne dedim, radyo sınavlarını kazandım, sanatçı olacağım, kesin ve son kararım. Şaşırsa da sevindi, bu arada hayat ışığım annemin sesi de çok güzeldir. Neden söylemedin ki dedi, şimdi anlıyorum heyecanını, bilseydim destek olurdum. Ablam da tembih ettiğim gibi söylememiş bu iyi.. Yıllar sonra eğitim ve sınavlar bittiğinde, ilk halk karşısında sanatçı imtihanım. Bilirsiniz, radyoda hafta sonu özel eğlence programları vardı. Sevgili dostum Handan YÜNEY davet etti, dört türkülük bir repertuar yaptım. Gün geldi çattı. O dönemler 12 Eylül darbe sonrası 1982 -83 radyo çok sıkı korunuyor. Genel müdürümüz asker kökenli. İki davetiye verdi, daha fazla getirme, seyirci almazlar dedi Handan. Anneme davetiyeyi verdim, anne dört kişilik fazla insan getirme, içeri almazlar dedim. O ne, tüm sülale, komşular müracatta. Ne yaptın anne, nasıl gireceksiniz içeri? Sen bana bırak dedi...
Programın şefi Yaşar Aydaş hocam. Provalar bitti adım anons edildi, selam vererek içeri girdim ama aklım annemde, girebildiler mi ki diye. İlk iki türkümü gözlerim kapalı okudum, alkışımı aldım. Hareketli türkülerde sıra. Ben radar gibi loş salonun katlarını tarıyorum, yüzümde spotlar ışıkları, göremiyorum ortalığı. Birden Yaşar Aydaş hocam giriş verince dondum kaldım, giremedim türküye. Sonra yıllar sonra unutulmayan hatta Hollanda'ya konsere gittiğimde bir televizyon programında anlattığım bu anıyı bizi karşılayan, organizasyonu yapan beyefendiden duyunca, gözlerim o günkü gibi yaşardı...
Dedim ki; sevgili seyircilerim, aranızda annemi göremiyorum heyecan yaptım, daha bu benim ilk konserim. Annee neredesin?
Annem üst katta, en arkada, sağ köşeden ayağa kalkıp, şu unutulmaz hayatta unutmayacağım özlü sözü etti...
Neşeeee kızım buradayım yavrum, heyecan yapma oku. Biz buradayız, içeri aldılar bizi, merak etme türkünü oku sen....
Okuduğum türkülerden daha çok bir alkış salonda ki sormayın gitsin. Stüdyo yıkılıyor alkıştan. Hem gülüyorlar, hem alkışlıyorlar. Bağlamalar sazlarını yere bırakıp gülüyorlar kahkahalarla. Yaşar hocam gözleri büyümüş ( şokta tabii ) donmuş vaziyette, elleri yönetiyor gibi hafif yanlarda bana bakıyor. Tamam o zaman dedim, sevgili izleyicilerim, değerli konuklarımız yeniden başlıyoruz. Hazır mısınız?
Sanki yıllardır sahnedeyim amanın bir özgüven patlaması bende. Hey heeeeey potinimin bağına, düştüm gönül ağınaa Yinile bir yar sevdiim o da gelişmiş çağınaaa. Dalları bastı kiraaaaz.
Bir alkış, bir tufan aman da aman. Sonrası ayda bir konser benden. Bu alkışın üzerine programın gediklisi oldum . Handan'cığım en çok davetiyeyi bana verdi korkusundan. Annemi de konser öncesi sülalemle birlikte odasında gözünün önünde tuttu, en baş köşeye oturtarak.
İşi garantiye aldı, nolur nolmaz. Her an Neşeeeee ben buradayıııım oku kızıııım diyebilir, belli mi olur...
HABER: Burak Kaya