Eğitim-İş Çankırı Şube Başkanı Murat Şamasas, 2024-2025 eğitim-öğretim yılına dair basın açıklamasında, Türkiye'deki eğitim sorunlarının her geçen yıl daha da derinleştiğine dikkat çekti. Şamasas, 1,4 milyon öğrencinin örgün eğitim dışında kaldığını belirterek, Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) politikalarının, çocukların üstün yararını gözetmek yerine eğitimin dinselleşmesine ve piyasalaşmasına hizmet ettiğini ifade etti.

Eğitim-İş Çankırı Şube Başkanı Murat Şamasas Basın açıklaması, " Bugün, 2024/2025 Eğitim-Öğretim Yılı’nın ilk döneminde yaşanan sorunları ele almak ve bu sorunların temelinde yatan politikalara dair bir değerlendirme yapmak istiyoruz. Ne yazık ki eğitimde yaşanan sorunlar her geçen yıl katlanarak artmaktadır. 
Eğitim, güncel siyasetin ve hamasetin aracı; iktidarın kendi ideolojisini dayatmanın, istediği biat ve itaat eden toplumu inşa etmenin aygıtı haline getirilmiştir. Bunun sonucu olarak önceki dönemlerden devreden sorunlara bu eğitim döneminde yenileri eklenmiştir.
YAKLAŞIK BİR BUÇUK MİLYON ÖĞRENCİ ÖRGÜN EĞİTİM DIŞINDA KALMIŞTIR!
2023-2024 MEB istatistiklerine göre, eğitim dışındaki çocuk sayısı %38,4 artarak 612 bin 814’e ulaşmıştır. Bu sayı, son üç yılın en yüksek seviyesidir. Erkek çocuklar, hane dışında gelir getiren işlerde çalıştırılmakta; kız çocukları ise erken evlilikler ve ev içi bakım yükü nedeniyle eğitim dışına itilmektedir. 
MEB’in uyguladığı politikalar çocuğun üstün yararına değil, eğitimde dinselleşmeye ve piyasalaşmaya hizmet etmektedir. Okul dışında olan çocuklara ek olarak, açıköğretime kayıtlı 327.710 ve mesleki eğitim merkezlerine (MESEM) kayıtlı yaklaşık 500 bin öğrenci var. Yani toplamda yaklaşık 1 milyon 400 bin öğrenci örgün eğitim sistemi dışında kalmıştır.
Kamusal eğitimin zayıflaması, "paran kadar eğitim" anlayışını yerleştirmiş ve eğitim yoluyla toplumsal hareketlilik sağlama umudunu yok etmiştir. Eğitim artık yoksulluğu yeniden üreten bir araç haline gelmiştir. 
OKUL VE DERSLİK İHTİYACI KARŞILANMAMIŞTIR!
Başta deprem bölgesi olmak üzere, ülke genelinde ihtiyaç duyulan okul ve derslik sayısı karşılanmamış; eğitimde yatırımlara yeterli bütçe ayrılmamıştır. Bu nedenle, yıllar önce sonlandırılacağı vaat edilen ikili eğitim uygulaması devam etmekte, ders sürelerinin kısalmasına ve öğrenme kayıplarına yol açmaktadır.
İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde 40 kişiyi aşan kalabalık sınıflar olağan hale gelmiştir.
BİR ÖĞÜN OKUL YEMEĞİ SÖZÜ TUTULMAMIŞTIR!
Türkiye’de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşamaktadır. OECD’ye göre Türkiye’de çocuk yoksulluğu oranı %22,4’tür ve her beş çocuktan biri yeterli beslenememektedir.
Bu tabloya rağmen, seçim vaadi olan “okullarda bir öğün ücretsiz yemek dağıtımı” hayata geçirilmemiştir. 
EĞİTİM DAHA DA PİYASALAŞMIŞ VE TİCARİLEŞMİŞTİR!
AKP iktidarı, kamusal eğitimi niteliksizleştirerek aileleri özel okullara yöneltmektedir. 2012-2013’te 4.664 olan özel öğretim kurumu sayısı, 14.352’ye yükselmiştir. Artış oranı %207’dir. 


MESEMLER ÇOCUKLARIMIZI HAYATTAN KOPARMAKTA VE ÇOCUK EMEĞİ SÖMÜRÜSÜNE ZEMİN HAZIRLAMAKTADIR!
MEB istatistiklerine göre 421.520 olan MESEM’li öğrenci sayısı birinci dönemde 100 bin artarak 511.272’ye ulaşmıştır ve bu çocukların yaşam hakkı tehlikeye atılmaktadır. Bu uygulamalar, eğitim hakkını ihlal etmekte ve çocuklarımızı geleceğinden koparmaktadır.
EĞİTİMDE DİNSELLEŞTİRME VE LAİK EĞİTİM KARŞITLIĞI ARTMIŞTIR!
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bizzat kullandığı ifadeler ve sergilediği tutumla, iktidarın kendi dünya görüşüne uygun bir nesil yetiştirme hedefinin “biçilmiş kaftanı” olduğunu her fırsatta kanıtlamıştır. Tekin, göreve geldiğinden bu yana eğitimi ideolojik bir alan olarak şekillendirmekten çekinmemiş, bu anlayışı kurumsal hale getiren uygulamalara imza atmıştır. 
Mili Eğitim Bakanı Yusuf Tekin: “Tarikat-cemaat dediğiniz STK’larla protokol yapmaya devam edeceğiz” diyerek bakanlığın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolü olduğunu söylemiştir. 
Sadece bakanlık düzeyinde değil, illerde de milli eğitim müdürlükleri aracılığıyla prokoller yapılmıştır. İHH, ENSAR Vakfı, Okçular Vakfı, NUN Vakfı, İlim Yayma Cemaati, HÜDAPAR’a yakınlığı ile bilinen Peygamber Sevdalıları Vakfı gibi birçok dini vakıf ve derneklerle MEB’in ortak yürüttüğü projeler ve imzalanan ‘iş birliği’ protokolleri, okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirmiştir. Bunun sonucu olarak da eğitim sistemi en temel bilimsel ilkelerden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşmış, laik okul iklimi yok edilmiş, okullarda dinselleşme hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmıştır. Okullar çocukların en güvende olması gereken yerlerden biriyken, aileler çocuklarını okullardan, okullarda “değerler eğitimi” adı altında görev alan ve çocuk psikolojisi ve pedagoji bilgisi olmayan kişilerden korumak durumunda kalmışlardır. 
ÇEDES Projesi ile laik eğitim anlayışına açıktan meydan okumaya devem edilmiştir. ÇEDES Projesi iktidarın eğitim sistemini ve gelecek nesilleri kendi siyasal-ideolojik çizgisi doğrultusunda biçimlendirme hedefinin en son ve kapsamlı örneğidir.
ÇEDES kapsamında tüm Türkiye’de öğrencilere cami ve mezarlık temizliği yaptırılmakta, öğrenciler cami gezilerine ve namaza götürülmekte, müftü, imam vaiz gibi din görevlileri okullarda görevlendirilerek dini konularda seminerler ve eğitimler vermeleri sağlanmaktadır. ÇEDES Projesi ile din görevlileri, öğretmenlerin yerine geçirilmekte, devlet okulları adeta medreseye dönüştürülmektedir.
ÇEDES Projesi ile okullarda cami temizliği yaptırılmış, din görevlileri öğretmenlerin yerini almıştır. Bu proje, eğitimi laik ve bilimsel temellerden hızla uzaklaştırmaktadır. 
Türkiye Yüzyılı Maarif Müfredatı adı verilen müfredat ise dinci ve gerici içeriği ile AKP’nin makbul vatandaşları olan itaat eden, boyun eğen, biat eden “dininin ve kininin sahibi” nesiller yetiştirmeyi hedeflemektedir
EĞİTİME YİNE YETERLİ BÜTÇE AYRILMAMIŞTIR!
Türkiye, öğrenci başına en düşük harcama yapan OECD ülkelerinden biridir. İlköğretimden yükseköğretime kadar öğrenci başına yapılan yıllık harcama 5.425 dolar ile 14.209 dolar olan OECD ortalamasının çok altındadır.
OKULLARIN TEMİZLİĞİ YAPILAMAMIŞ, GÜVENLİĞİ SAĞLANAMAMIŞTIR.
Milyonlarca öğrencinin eğitim gördüğü okulların temizliği yapılamamış, okul tuvaletlerinde tuvalet kağıdı ve sabun dahi bulunamamıştır. Bakanlık, bu durumu geçici ve güvencesiz istihdam biçimleriyle, İŞKUR’dan kısa süreli çalıştırma gibi yöntemlerle çözmeye çalışmaktadır. 29 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan İşgücü Programlarının Yürütülmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, kamu kurumlarında kalıcı istihdam yerine geçici ve düşük ücretli sömürünün önünü açmıştır. Bu yönetmeliğe göre haftanın 3 günü 8 bin 447 TL’ye çalıştırılacak kişilerle okulların ne güvenliği ne temizliği sağlanabilir, üstelik bu asla kabul edilemeyecek bir emek sömürüsüdür.
Ayrıca, yeterli denetim yapılmadan okullara istihdam edilen kişiler güvenlik sorunlarını artırmaktadır. İzmir’in Bayraklı ilçesinde bir temizlik görevlisinin çocuğa sözlü ve fiziksel tacizde bulunduğu iddiası, bu vahim durumun bir örneğidir. Okullarımızın temizlik ve güvenlik ihtiyaçları geçici yöntemlerle değil, kalıcı ve kadrolu personel istihdamıyla karşılanmalıdır.


DEPREM BÖLGESİNDE EĞİTİM SORUNLARI KATLANARAK DEVAM ETMİŞTİR!
Deprem bölgesinde eğitimin sorunları hâlâ çözülememiştir. Çadır ve konteynerlerde eğitim devam etmekte, yıkılan okulların yerine yenileri yapılmamaktadır. Bu durum, binlerce öğrencinin eğitimden kopmasına yol açmaktadır.
EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN SORUNLARI KATLANARAK ARTMIŞTIR!
Eğitim emekçileri, yoksulluk sınırının altındaki maaşlarla çalışmaktadır. 2002’de yeni göreve başlayan bir öğretmen 17 çeyrek altın alabilirken, 2024’te bu rakam 9 çeyrek altına düşmüştür. Öğretmenlik Meslek Kanunu ise öğretmenleri ayrıştırmış, ataması yapılmayan öğretmenlerin sayısını 1 milyona çıkarmıştır.
OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLERİNİN SORUNLARINA ÇÖZÜM İSTİYORUZ
Okul öncesi eğitim, nitelikli kamusal eğitimin temel taşıdır ve her çocuğun bu imkâna erişimi sağlanmalıdır. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı, yeterli kurum açma ve öğretmen atama sorumluluğunu yerine getirmemekte, mevcut öğretmenlere yeni angaryalar yükleyerek çalışma koşullarını ağırlaştırmaktadır.
Kalabalık sınıflar, yardımcı personel eksikliği ve ağır iş yükü, öğretmenlerin etkinlik ve gözlem çalışmalarını güçleştirmektedir. E-portfolyo uygulaması da öğretmenlerin mesai dışı çalışmaya zorlanmasına sebep olmaktadır. Bu uygulamanın sürdürülebilir olması için derslik sayıları artırılmalı, sınıf ortamları uygun hale getirilmeli ve teknik destek sağlanmalıdır. Aksi halde, e-portfolyo angarya niteliğindedir.
Eğitim-İş olarak, okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınmasını, yardımcı personel istihdamını, insani çalışma koşullarının sağlanmasını ve öğretmenlere yönelik angaryaların kaldırılmasını talep ediyoruz. 300 dakika kesintisiz çalışmanın yarattığı sorunlara dikkat çekmek için topladığımız imzaları bugün Bakanlığa teslim ediyoruz.

İsrail, Hamas'ın ateşkes anlaşmasından vazgeçtiğini iddia ediyor İsrail, Hamas'ın ateşkes anlaşmasından vazgeçtiğini iddia ediyor

2023/24 eğitim öğretim yılının ilk yarısında eğitim alanında yaşananlar MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmeye niyetinin olmadığını bir kez daha açıkça ortaya koymuştur. 
Ancak bizler Eğitim-İş olarak, durum ne kadar karanlık görünse de; 
Eğitimdeki gericileştirmeye, piyasalaştırmaya karşı; eğitim emekçisinin haklarına ve itibarına kastedenlere karşı; Cumhuriyet’i ve devrimlerini hedef alanlara karşı verdiğimiz aydınlanma mücadelesinden bir adım geri atmayacağız! Her gün biraz daha büyüyen bir aile olan Eğitim-İş olarak Atatürk’ün bize emanet ettiği yeni nesillere kıyılmasına da, onun sınıfta arkasında duracak kadar önem atfettiği eğitimcilere bu ülkenin zindan edilmesine de izin vermeyeceğiz!
Laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim sistemi kurmak için canla başla mücadele etmeye devam edeceğiz. 

Başkanı   YUSUF TEKİN’İN DEĞERLENDİRME RAPORU, "Burada bir parantez açarak Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in durumu üzerinden eğitim sistemimizdeki temel sorunlara ışık tutmak istiyoruz. Eğitim sistemimizin başındaki kişinin bu sorunlarla nasıl ilişkilendiğini anlamak, karşı karşıya olduğumuz tabloyu daha iyi kavramamızı sağlayacaktır.
Sosyal ve Duygusal Gelişim ve Değerler Yusuf Tekin,
*Tarikat ve cemaatlerle ileri düzeyde işbirliği yapar. *Tarikatlara, cemaatlere ve liderine itaatkar özellikler sergiler. *Sorumlu olduğu kişilerle sağlıklı iletişim kuramamaktadır. *Eğitimde laiklik ve bilimi değil, hurafeleri öncelemektedir. *Eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarıyla ilgili sorulara doğru cevap verememektedir. *Başkalarının duygularını anlama konusunda yeterli gelişim gösterememiştir. *Öğretmenlerin kendine verdiği çiçeği kabul edecek kadar kibar değil. *Kendi istek ve taleplerini, toplumun istek ve duygularının üstünde tutmaktadır. *Tarikat ve cemaatlerin etkinliklerine gönüllü olarak sürekli katılım sağlayabiliyor. *Cumhuriyet değerleri ile uyumlu davranışlar gösteremiyor. *Anayasa, hukuk, kanun bilgisine sahip değildir, anlatıldığında uygulamıyor, kurallara uymuyor. *Sorumluluğundaki öğrencilerin nerede olduklarıyla yeterince ilgilenmememektedir.
Dil Gelişimi
Yusuf Tekin,
*Türkçenin dil bilgisi özelliklerine hakim değil. *Düzgün cümlelerle kendini ifade edemediği için konuları çarpıtmaktadır. *Bir cümledeki doğruları kolaylıkla yalana dönüştürebiliyor. *Kavram becerileri yeterli düzeyde değildir; evrensel olarak tek tanımı olan laiklik kavramını anlama ve tanımlama konusunda desteğe ihtiyaç duymaktadır. 
Öz Bakım Becerileri
Yusuf Tekin, 
*En temel görevlerini yerine getirememekte, okulları temiz ve güvenli yerler haline getirememektedir. *Okulların eğitim-öğretime hazırlanması sorumluluğunu becerememektedir. *Okullara temizlik malzemesi sağlayamamaktadır. *Okulların donanım ve bakımlarının düzenli yapılmasını sağlayamamaktadır. *Çocuklarının sağlıklı beslenmesinin öneminin farkında değildir. *Çocukların bir öğün yemek hakkını ellerinden almaktadır. *Okullarda öğrenci ve eğitim çalışanlarının güvenliğini sağlayamaz. *Öğrenciler ve eğitim çalışanlarının sağlığını korumak için gereken önlemleri yapamaz. 
Bilişsel Gelişim
Yusuf Tekin,
*Tarikatları sivil toplum örgütü olarak görmekte başarılıdır. *Tarikatlardan aldığı tüm talimatları eksiksiz yerine getirebiliyor. *Milli Eğitimi partisinin amaç ve ideolojileri doğrultusunda şekillendirmektedir. *Öğretmen atamaları konusunda hakkaniyet becerileri gelişmemiştir, yandaş tavırlar sergilemektedir. * Camilerin ahır yapıldığı yalanına inanmaktadır.
Yusuf Tekin’in İlgi Alanları,
*MEB bütçesini tarikat ve cemaatlerle, sermayenin hizmetine sunmak,
*Eğitimi diyanet, tarikat, cemaat, vakıf, siyasi yapılara teslim etmek, 
*Keyfi mülakatlar yapmak,
*Öğretmenleri ücretli köleler haline dönüştürmek,
*Eğitim fakültelerini yok saymak,
*Okulları temizlememek, köy okullarını kapatmak,
*İtaat ve biat eden nesiller yetiştirmek, çocukları ucuz işgücüne çevirmek,
*Laik, bilimsel, çağdaş, karma eğitime düşmanlık etmek.
YUSUF Tekin’e Ara Tatil Önerilerimiz:
*Anayasa, Milli Eğitim Temel Kanunu okunacak; 
*Nutuk okunacak, 
*3 Mart Devrim yasaları her an görebileceği bir yere asılacak ve anlaşılana kadar her gün okunacak; 
*Atatürk İlke ve İnkılapları okunacak ve bu ilkeler ışığında Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim Bakanının görev ve sorumlulukları ile ilgili bir kompozisyon yazılacak;
*Kurtuluş savaşı yıllarında, savaşın tüm şiddetiyle sürdüğü bir dönemde toplanan  (16-21 Temmuz 1921) ve Türk eğitim sisteminin temellerinin atıldığı Birinci Maarif Kongresinde Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı açılış konuşmasının analizi yapılacak;
*Güvenilir kaynaklardan Cumhuriyet tarihi okunacak,
*Eğitimle ilgili güncel sözcüklerden oluşan bir Eğitim Sözlüğü hazırlanacak,
*Bir okul öncesi eğitim kurumunda bir gün 50’şer dakikalık 6 derse ara vermeksizin katılacak. 
*Bir organize sanayi işletmesinde haftada 6 gün sabah 8 akşam 10 işçi olarak çalışacak. 
*Bir gün okula aç gidecek ve günü bir simit bir ayranla geçirecek. Suyu musluktan içecek. "

Kaynak: Haber Merkezi